MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün Ankara’nın Etimesgut ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldi. Bahçeli, şunları söyledi:
“Aziz milletimiz yarın tarihi bir seçim için sandık başına gidecektir. Bu seçimde geleceğini belirleyecektir. Bu seçimde nasıl bir ülkede, nasıl bir gelecekte yaşayacağının iradesini gösterecektir.
14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri yapılmıştır. Milli irade sandıkta tecelli etmiştir. Milletimizin kararına saygı ve riayetimiz tartışmasızdır. Çok şükür Cumhur İttifakı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğu kazanmıştır. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda hiçbir aday yüzde 50 artı 1 oy oranına ulaşamamıştır.
Takdir ve tercih hakkı elbette milletimizindir. Sandıkta tecessüm eden demokratik iradeye bağlılığımız kesindir. Yasama ile yürütme arasında uyum ve dengenin tesis edilmesi.
Türkiye’nin ağır badirelere uğramaması için Cumhurbaşkanlığı seçiminin Cumhur İttifakı’nın beklentilerine müzahir sonuçlanması istikrar ve istikbalimiz adına hepimize düşen milli bir sorumluluktur.
Devlet ve siyaset krizine yatırım yapanlar yarın kaybetmelidir. İç barış ve huzur ortamını bozmak için kollarını sıvayanlar yarın kaybetmelidir.
Avrupa özerklik şartını savunan ve terör örgütlerinin adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu yarın mutlaka kaybetmelidir. Kazanan Türk milleti ve Türkiye olmalıdır. Kazananın Cumhur ile Cumhuriyet olması yegane dileğimizdir.
“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ, BÜTÜN KURUM VE KURALLARI İLE SAAT GİBİ ÇALIŞMAKTADIR”
Tek adam rejiminde bir seçimin ikinci tura kalması diye bir şey asla söz konusu değildir. Türkiye’de demokrasi, bütün kurum ve kuralları ile saat gibi çalışmaktadır. Bunun tam tersini iddia edenler demokrasi muhalifi, milli irade muhasımıdır. Özellikle demokrasi ve özgürlük alanında ülkemize iftira atanların, kara çalanların, suizanda bulunanların Yüksek Seçim Kurulu tarafından kurayla belirlenen oy pusulasındaki ittifak ve partilerin dizilimine dikkatle bakmaları samimi tavsiyemdir.
Demokrasinin olmadığı bir ülkede gayri meşru siyasi ve ideolojik akımların seçimlere katılması mümkün müdür? Özgürlüklerin olmadığı bir ülkede iktidara sabah akşam küfredenlerin varlığından nasıl bahsedilecektir? Sosyalist Güç Birliği İttifakı ile Emek Özgürlük İttifakı, zillet ittifakının yıkım ortaklarıdır.
Bunların alayı birden Türkiye’nin karşısında mevzilenmişlerdir. İşte bu zillet koalisyonunun Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun en ciddi karın ağrısı, savunma sanayiindeki muhteşem atılımlar, ülkemizin her alanda gösterdiği muazzez ilerleyiştir.
Bundan dolayı çıldırıyorlar. Her çirkeflikten medet umuyorlar. Öyle ki 14 Mayıs’tan sonra tahammülsüzlüklerini iyice deşifre ettiler. Depremzede vatandaşlarımıza demokratik tercihlerinden dolayı ağır hakaret ettiler, insaf ve vicdanlarını hepten kaybettiklerini tescillediler.
CHP’li belediyelerin depremzedelerimizin haysiyetlerine ve demokratik haklarına dil uzatması çarpıcı bir çarpıklık olmasının yanı sıra adilik ve edepsizliktir. Sosyal medyada deprem mağduru insanlarımıza küfür savuranlara insan denilmesi de bizatihi insanlık değerlerine iftiradır. Gerçek manada kimin demokrasiye bağlı olduğu, kimin demokrasi karşısında konuşlandığı ayyuka çıkmıştır. Vatandaşlarımızın hür iradesine kara çalmak ilkesizliktir. Vatandaşlarımızın seçim ve iradelerine cephe almak ilkelliktir.
“TÜRKİYE ANTİDEMOKRATİK HEVESLERE EMANET EDİLEMEZ”
Kılıçdaroğlu demokrat değil, klasik bir demagogdur. Her demagogun sonu da despotluktur. Daha mülteciyle sığınmacı ayrımını bilmeyen, düzensiz göçün ne manaya geldiğinden haber olmayan Kılıçdaroğlu’nun, ‘Türkiye’de 10 milyon mülteci var’ demesi ise bir başka yalan, saptırma ve aldatmadır.
Türkiye bu antidemokratik heveslere emanet edilemez. Aynı bedende şehitlerin kutlu hatırasıyla canilerin hunhar emelleri bir arada duramaz, duramayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve Türk vatanını kurtaran milli mücadele şuuru bir nevi dönemin Cumhur İttifakı’ydı.
Zira Cumhur İttifakı Türk milletinin ruh kökü, tarihsel özlemlerinin ve özgüveninin taşıyıcı kolonudur. İttifakımız ihanetlere karşı her zaman sur örmüş, set çekmiş, baraj olmuştur. İttifakımız, işgal ve istila girişimlerine kahramanca direniş göstermiş, bundan sonra da göstermeye aynı azimle göstermeye devam edecektir.
“YASAMA VE YÜRÜTME ARASINDA MUHAKKAK SURETTE BİR DENGE VE UYUMUN OLMASI LAZIMDIR”
Tarihi yürüyüş yarıda kalmamalıdır. Eser ve hizmet siyaseti yol kazasına uğramamalıdır. Yasama ile yürütme arasında muhakkak surette bir denge ve uyumun olması lazımdır. Kemal Kılçdaroğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde desteği yoktur. Türkiye’yi güven ve istikrar içinde yönetmesi imkansızdır. Kaldı ki güçlendirilmiş parlamenter sistem hedefi Türk milleti tarafından reddedilmiştir.
Zillet ittifakının tek derdi rant ve ikbal paylaşımıdır. Koltuk kapmaca oynayarak siyasi atmosferi zehirlemişlerdir. Nihayet utanç verici pazarlıklar milletimizin gözü önünde vuku bulmuştur. Bu zihniyet siyasi çıkar uğruna Türkiye’yi bile pazarlamaya hazırdır.
Masa içinde masa kurarak ayıplı bir siyasetin figüranı olmuşlardır. Zillet ittifakı ve ortak adayı takiyecidir, istismarcıdır, istikrar ve güvenliğimizin karşısındadır. Teröristleri siyasi ortak yapmalarından dolayı da iki dünyada da yatacak yerleri yoktur.
Pazarlıklarla, tavizlerle, yeminli Türkiye düşmanlarıyla, bölücü, yıkıcı ve terör odaklarıyla iş birliği içinde siyasi varlıklarını ibra ve ifadeye çalışanlar ilk dersi 14 Mayıs’ta almışlar, ikincisini de 28 Mayıs’ta alacaklardır.
“SÖZDE CUMHURBAŞKANI YARDIMCILARIYLA TÜRKİYE’Yİ İKİ GÜNDE BATIRIR, ONUN BUNUN ELİNE DÜŞÜRÜR”
Biliniz ki Kılıçdaroğlu’na devlet emanet edilemez çünkü ehil değildir, emin değildir, erdemli değildir, hiçbir başarı hikayesi de yoktur. Allah muhafaza sorumluluk alsa sayısı her gün değişen sözde cumhurbaşkanı yardımcılarıyla Türkiye’yi iki günde batırır, onun bunun eline, avcuna düşürür. Nitekim Kılıçdaroğlu’nda hayır yoktur.
Yüzde sıfır küsuratlı partilere hayallerinde bile olmayan milletvekili sayısını vererek Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren kardeşlerimizi derinden yaralamış, hayal kırıklığı yaşatmıştır. Böylesi bir akıl tutulmasının ve siyasi basiretsizliğin dünyada eşi ve benzeri yoktur.
Kılıçdaroğlu’nun partisini yönetmekten bile acizken Türkiye’yi yönetmeye talip olması hem çok tehlikeli hem de liyakatsizliğin cüretidir. Kılıçdaroğlu’nun geleceği yoktur, sonu yoktur, sonuç alması da mümkün değildir.”