İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Tekrar hepimizin başı sağ olsun. Bazen düşünüyorum, kaybettiğimiz insan sayısını söylemekten dahi imtina ediyorum. Yıkılan bina sayısı ve kaybettiğimiz insan sayısı tahmini yaptığımızda parça parça oluyoruz. İnsanlarımıza ev yapmamışız, tabut yapmışız. Ben bu kadar acı konuşuyorum ki içimiz acısın, sorumluluğumuz büyüsün.
Deprem oldu saat 5:00’da buradaki koltuğumdaydım. Bütün arkadaşlarımla birlikte hızlıca mesaimize başladık. AFAD’ın eşleştirmesi ve önderliği ile bölgeye arama kurtarma ekiplerimizi yönlendirmeye başladık. Şunun altını çizelim; ilk 48 saatte neler yaptık? AFAD, Türkiye’nin en çatı kurumu kimse AFAD’ı reddedemez. Bugün eğer toplumun büyük bir kesiminde bir sıkıntı var ve bu konuda bir eleştiri varsa ciddi ciddi masaya yatırılmalı ve hesabı sorularak önlemler alınmalı.
AFAD’IN KOORDİNASYONUNDA CİDDİ SIKINTILAR YAŞANDI
48 saatte sahada ne kadar var olabildik? Biz depremin ikinci günü Sayın Genel Başkanımız ve üç büyükşehir belediye başkanımızla hemen bölgeye gittik. Ne yazık ki acı, feryat çok yoğun bir şekildeydi. Biz dördüncü gün dahil bölgede dolaştık, sokakta insanlarımızın yardımına koşan kurumlar konusunda AFAD’ın koordinasyonunda çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Depremin yedinci gününde de oradaydık ve çoğu şey düzelmemişti. Arama kurtarmada ilk 48 saat çok önemlidir denir ya, ne kadar ulaşabildik?
İBB BÖLGEDE NE YAPTI?
İBB’nin bölgede yaptıklarını sayılarla açıklayan İmamoğlu şu verileri paylaştı:
Tam 1929 arama kurtarma ekibimiz bölgede görev yaptı. 561 canı enkazdan çıkardılar.
Bu meselenin yüzleşme anını yaşamak zorundayız. Ben bugün öğleden sonra AFAD’a bir toplantıya katılmaya gideceğim. AFAD’ın yönetmeliğini çıkarın bakayım dedim, her türlü yetkisi olduğunu gördüm. Ama AFAD çok katılımcı, çok özgür ve kendi iradesine sahip bir durumda olmalı. Hangi ilde afet olsa kameralar karşısında 3-4 tane bakan görüyoruz. Bizim AFAD’ımız var, çekilin onlar işini yapsın. Ben kalkıp afeti yöneteceğim diyebilir miyim? Yetkin arkadaşlarım çalışmayı yürütürler, ben onlardan aldığım bilgiyle toplumu nasıl yönlendirebilirim diye düşünürüm.
Bölgede gördüğüm çok net bir şey var; bizim bürokrasimiz konuşamıyor, özgür davranamıyor. Bizim bürokrasimiz gelecek siyasi talimatları bekleyerek koltukta bile titreyerek oturuyor. Ben kendini geliştirmiş, okumuş insanlarımızın kabiliyetlerinin yüzde 10’unu bile gösteremeyeceği şekilde köşeye sıkıştığını düşünüyorum. Biz burada bir yangın söndürdük “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangını söndürdük” diyen danışmanı oldu. Yahu yangını İstanbul Büyükşehir Belediyesi söndürdü. Biri çıkıp “İmamoğlu’nun izniyle yangını söndürdük” dese onunla olan tüm bağlarımı koparırım.
AFAD’A GİDİP MUHATAP BULAMADIK
Depremin sekizinci günü AFAD’a gittim, arkadaşlarım bana “gelmeyin” demesine rağmen gittim. O gün itibarıyla Hatay’da yaklaşık 4 bine yakın personeli 750’ye yakın iş makinesi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki ‘AFAD’a geleyim konuşalım’, dediler ki ‘Gelmeyin muhatap yok’. AFAD’a gittik, yarım saat 1 saat muhatap aradık. En son ‘Bir vali var ama şu an Sağlık Bakanı ile görüşüyor’ dediler, gittik kapıyı çaldık ve biraz konuştuk. İBB, o günden sonra AFAD’a dahil olabildi.
ULUSAL DEPREM KONSEYİ LAĞVEDİLMİŞ
17 Ağustos depreminin üzerinden 24 yıl geçmiş olacak bu sene. Yani tam çeyrek yüzyıl. Ulusal Deprem Konseyi kurulmuş ve 2007’de lağvetmişiz. Neden biliyor musunuz? Güncelliğini yitirdiği için. Deprem güncelliğini yitirir mi? 24 yılda birçok şey yapılabilirdi. İstanbul’da hiç mi bir şey yapılmadı? Elbette yapıldı ama yetersiz.
Ayrıntılar geliyor…