Asırlardır uyuduk, bu bir hakikattir… Fakat aynı asırlardır mütemadiyen uyandık, bu gerçek de yadsınamaz!
Yıllar yıllar boyunca bir hanedanın boyunduruğu altında yaşadık… Güzel günler de gördük, ezildik de, zulüm de gördük… Velhasılıkelam uyuduk!
Ve, “Dur!”, dedik… Bir kalktık ki Meşrutiyet’i ilan ettik 1876’da.. Tarihimizde ilk defa bir hükümdarın yetkilerini Meclis’le sınırladık…
Sonra Kızıl Sultan devri başladı… Otuz üç sene boyunca bu millet, münevverleriyle türlü baskıya, kısıtlamaya ve dağıtılmaya maruz kaldı… Birçok Tanzimat aydını sürgünde canlarını verdiler… Üstâdım Şair Eşref’in, “Gitgide zulmetmeye elde ahâlî kalmıyor!” dediği devirdi o devir…
Gün geldi bütün istibdat rejimlerinin kaderinde yazıldığı gibi o kara günler de dağıldı… Uykumuzdan bir daha kalktık ki Ⅱ. Meşrutiyet gelmiş…
Aynı Meşrutiyet’i ilan edenler, devirdikleri sultanın devrine benzer bir askerî istibdat nizamı inşa edince gene uyku baş gösterdi… Bu hülyalı zatların rüyaları gerçekleşsin diye oradan oraya harbe koştuk… Savaştık, öldük…
Yeniden kalktık ki Mustafa Kemal Paşa’yla Cumhuriyet’e kavuştuk; İsmet Paşa’yla demokrasiye, Süleyman Demirel’le konuşan Türkiye’ye…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.