Bu trajedinin İstanbullulara yaşatılmasına izin vermeyeceğim

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Deprem Çalışma Grubu Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu.

Toplantıya Kandilli Rasathanesi Gözlemevi Müdürü Haluk Özener, bilim insanı Prof. Celal Şengör, Prof. Naci Görür gibi isimler de katıldı.

“Başvuru sayısı birkaç günde 100 bine ulaştı”

İmamoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası İstanbul’da depreme hazırlık için yapılan çalışmaları paylaştı.

İBB Başkanı, “İBB ekipleri binaların risk durumlarını saptayabilmek için 107 bin binayı ziyaret etmiş. O ziyaretlerde sadece 29 bin bina sahibi izin vermiş. Yüzleşmek istemiyoruz. Kahramanmaraş depremi sonrasında başvuru sayısı birkaç günde 100 bine ulaştı” dedi.

“Kader demek, bilim ve akılla dalga geçmektir”

44 bini aşkın yurttaşın hayatını kaybettiği  depremler için ‘kader’ diyerek ihmalin üstünü örtmeye çalışan AKP iktidarına da seslenen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Bize yetki veren vatandaşlarla senet imzaladık. Biz bu emanete sahip çıkacağımıza söz verdik. Yöneticiliğin bu demek olduğunu hatırlamak şart. Yöneticiliğin ahlakı da namusu da böyle bakmayı gerektirir. Vatandaşın bizlere yüklediği sorumluluk hiçbir yöneticinin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar büyüktür. Aklın bilimin yolundan ilerlediğimizde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bunu kader diye tarif edip akıl ve bilimle dalga geçmeyelim.”

“Hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edemeyiz”

İstanbul’da binalara yönelik yapılan incelemeler hakkında bilgi veren İmamoğlu şunları söyledi:

“İBB ekipleri binaların risk durumlarını saptayabilmek için 107 bin binayı ziyaret etmiş. O ziyaretlerde sadece 29 bin bina sahibi izin vermiş. Yüzleşmek istemiyoruz. Kahramanmaraş depremi sonrasında başvuru sayısı birkaç günde 100 bine ulaştı. Vatandaşımız kaygılı olmakta haklıdır. Bir afet ve kaos ortamında binlerce insanımızı çaresizlik içinde bırakan koşullarda kaybettik. Bu manzarayı gören hiçbir vatandaşımız yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam etmesi mümkün değildir. Bu ülkenin hiçbir yöneticisi de yoluna hiçbir şey olmamış gibi devam edemez.”

“Yaşadığımız bu felaket depreme bakış açısının yanlışlığının ispatıdır” diye sözlerini sürdüren Ekrem İmamoğlu, “Hepimizi kapsayan bir duyguyla ifade ediyorum. Hepimiz başımızı iki elimizin arasına alıp düşünme zamanındayız. Bu inanılmaz yıkım bizi kendimize getirmelidir. Siyasetin en tepesinden arama kurtarmadan sorumlu idareden sorumlu hepimizi… Herkesi yeniden düşünmeye, tasarlamaya depremin ödettiği faturaya bakarak. Sil baştan kararlar almaya hepimizi sevk etmeli” diye konuştu.

İmamoğlu’nun açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

“Üstünü örtmeye çalıştığımız yalın gerçek”

Bugün gündemimizde olan hiçbir konu bizler için ne yeni ne de asla akılda çıkarılmış bir konu. Çünkü TÜrkiye bir deprem ülkesidir, İstanbul bir deprem şehridir. Binlerce yıldır böyleydi ve bundan binlerce yıl sonra da böyle olacak. Çok uzun zamandır çok iyi bildiğimiz yalın bir gerçektir. Asla değiştiremeyeceğimiz ve yaşamaz zorunda olduğumuz gerçektir. Ne yazık ki devlet, kurumlar ve vatandaş olarak üstünü örtmekle yetindiğimiz yalın gerçektir bunlar.

“Kendi hatırlattığında faturası acı oluyor”

99’dan bugüne 7-8 acı afeti hep birlikte sıralayabiliriz. Buna rağmen 10 binlerce insanımızın hayatını yitirdiği bir afeti konuşuyor ve İstanbul’umuzun eksikleri üzerine bir gündemle toplanıyorsak bu çok acı bizim için. Bu gerçeklere karşı duruşumuzun da bir özetidir. Sık sık görmezden gelmişiz, ısrarla anlamak istemediğimiz bu gerçekleri unutmayı başarabilmişiz. Kendini her hatırlattığında faturası çok acı oluyor.

“En kaygılı kesim 25 yaş altı”

İstanbul’un yakın geleceğinde olacak olanları konuşmak yetmiyor, eyleme geçirmek şarttı. Bugün burada İstanbul Planlama Ajansı’nda olan ve olmayan uzmanların bizi uyardığı gibi, İstanbul yakın gelecekte tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük bir risk altındadır. Ne zaman ve ne ölçüde olacağı belli değil. Biz ne kadar rahatlatmak istersek isteyelim, vatandaşımız çok kaygılı. Yaptığımız bütün araştırmalarda en kaygılı kesim 25 yaş altı. İnsanlarımızın en büyük kaygısı evlerinin dayanıklılığı.

“Depremden sonra 100 bin kişi başvurdu”

Belki olumsuzlukları unutmak istiyoruz, böyle bir ruh haline sahibiz ama yalın gerçek biz istesek de istemesek de yok olmuyor. Bizdeki endişe duygusunun nasıl arttığı hakkında fikir vermesi açısından birkaç veriyi paylaşmak isterim: Geçtiğimiz 3 yılda görevlendirdiğimiz ekiplerimiz 107 bin binayı tek tek ziyaret etmiş. Ama acı bir fatura var, o ziyaretlerde sadece 29 bin bina sahibi girmemize izin vermiş ve inceleme yapılmasını kabul etmiş. Yüzleşmek istemiyoruz.

Maraş depreminin ardından bize başvuran vatandaşlarımızın sayısı sadece birkaç günde 100 bine ulaştı. Bu kaygıyı hafife alma lüksümüz yok. Vatandaşımız kaygılı olmakta haklıdır. Öncesinde gerekli tedbirlerin alınmadığı, sonrasında hızlı müdahalenin yapılmadığı afet ve kaos ortamında kaybettik. Bu manzarayı gören hiçbir vatandaşımız yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam edemez. Hiç bir yöneticisi de devam edemez. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz. 

“Kader deyip akılla ve bilimle dalga geçmeyelim”

Hepimiz, başımızı iki elimizin arasına alıp ciddi bir biçimde düşünme zamanı olduğunun farkında olmalıyız. Bu büyük felaket bizi diri bir biçimde kendimize getirmelidir. Herkesi yeniden düşünmeye, yeniden tasarlamaya, sil baştan kararlar almaya sevk etmelidir. Bize yetki veren vatandaşlarımızla bir senet imzaladık. Vatanlar bize canlarını, mallarını, geleceklerini emanet etti.

Biz ise bu emanetlere sahip çıkacağımıza söz verdik. Yöneticiliğin bu demek olduğunu hepimizin hatırlaması şart. Aklın bilimin yolundan ilerlediğimizde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Onun için bunu kader diye tarifleyip akılla ve bilimle dalga geçmeyelim.

“Ne pahasına olursa olsun izin vermeyeceğim”

Önümüzdeki günlerde çok kapsamlı bir açıklamayı, yol haritamızı paylaşacağım ve vatandaşlarımızı bir seferberlik sürecine davet edeceğim. Daha önce bu açıklamayı yapabilirdim ama istedik ki yaşadığımız bu afetten sonra, öğrendiklerimizin üzerine bilimsel aklın gösterdiği yolda yaklaşımımızı daha etkin hale getirelim.

Deprem bölgemize sık sık giderek 7’nci günümüzü orada tamamladım. Gitmeye devam edeceğiz. Gördüklerimin benim için iç hesaplaşma olduğunu söylemek isterim. Bu trajedinin İstanbullulara yaşatılmasına ne pahasına olursa olsun izin vermeyeceğim. Bunu hepinizin huzurunda tekrar beyan ediyor ve söz veriyorum.

“Fatura 360 milyar doları aşabilir”

Bugün İstanbul’u hakkını vererek depreme hazırlıklı hale getirmek için Türkiye’nin gayrı safi milli hasılasının üzerinde bir kaynak gerekiyor. Bir konutun maliyetinin 1 milyonun üzerinde olduğu bir ortamda 90 bin ağır ya da çok ağır hasarlı binadan söz ediyoruz. Daha fazlasıyla karşılaşmamız da mümkün. Sadece sorunlu binalarımızı dayanıklı hale getirmenin faturası 360 milyar lirayı aşabilmektedir.

Bu, büyükşehir belediyemizin yıllık bütçemizin neredeyse üç katı demektir. Çok ötesinde maliyeti yüksek işler yapmamız gerekiyor. Hükümetimize bir çağrı yapmak istiyorum, gelin hep birlikte kentleri rahatlatmanın büyük mücadelesini verelim.

 

Haber Kaynağı www.muhalif.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
0
kurnaz
Kurnaz
Bu trajedinin İstanbullulara yaşatılmasına izin vermeyeceğim

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!