TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Devlet Bahçeli’nin satır başları şöyle:
“Çevresine sürekli kötümserlik aşılayanlar maalesef her dönem olmuş, bundan sonra da olması beklenmelidir.
1918’den 1923’e varana kadar yaşanan her zorluk, dayatma, katlanılan her çile herkesi aynı kahramanlık etrafında yekvücut haline getirmiştir.
Adım adım 2023’e yürüyor, geçmişin muhterem anılarından ilham ve feyz alıyoruz.
Hamdolsun mandacılar her zaman kaybetmişlerdir. İş birlikçiler, itibarsızlar, teslimiyetçi ilkeller her defasında hüsrana uğramışlardır. 16 Nisan halk oylaması Türk milletinin kendi kaderine, geleceğine, egemenliğine aracısız sahip çıkma başarısını belgelemiştir.
Yönetim sistemindeki reform; iç ve dış işgal cephesini ürkütmekle kalmamış, doğrudan ve doğal olarak yeni arayışlara gitmiştir. Bu çerçevede CHP, emperyalizmin gedikli lejyonu, İP gizli terimcisi, HDP tetikçi, diğerleri de siyasi garnitürü olacak kadar alçalmışlar, Türk milletinden ahlaken ve manen ayrılmışlardır.
Zillet ittifakı sırtını zalimlere, sırtlanlara, akbabalara dayamıştır; Cumhur İttifakı ise varını yoğunu Türk milletine adamıştır.
PKK zillet ittifakına destek veriyor mu, hem de açık şekilde arkasında duruyor, terör baronları gizlemeye ihtiyaç duymadan destek mesajlarını ardı arkasına paylaşıyor. PKK, YPG, FETÖ, DHKP-C, DEAŞ, Rum ve Ermeni diasporası AK Parti ile MHP’nin zaafını kolluyorlar.
Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin talebi ile kapatılma davasının seçim sonrasına bırakılmasını görüşecek olması adalet ilkelerine tamamen aykırıdır.
Bu neyin görüşmesi. AYM, şehitlerimizin dökülen kanlarını da seçim sonrasına bırakmayı görüşecek midir?
HDP kapatılmalıdır, hem de vakit kaybetmeksizin, bu bölücü ve terör yatağı kurutulmalı, hukuken defteri dürülmeli, kapısına kilit asılmalıdır.
HDP’nin isteği ile AYM’nin davayı sulandırması doğru değildir. Dağda beli kırılan bölücü terör örgütünün mahkeme kapılarında tedavi edilme arayışından vazgeçilmelidir.
AYM’nin zamana oynama teşebbüsü terörün değirmenine su taşımaktır.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması gündemde olan seçimlerin tescilli Türk düşmanlarının bir numaralı gündem konusu haline gelmesi elbette demokratik bir merak ve takip hassasiyetinden kaynaklanmamaktadır. Aksini düşünmek gafillikle izah edilecektir.
Ortak gayenin on etabı vardır ve şunlardır: “İlk etabında 15 Temmuz’un rövanşını alarak FETÖ’cülere, terörist Demirtaş, Soroşçu Kavala olmak üzere terör suçlularına ve casuslara af çıkarmak. İkinci etabında eser ve hizmet siyasetini baltama, bugüne kadar ne yapıldıysa talan etmek, ekonomide dışa bağımlılığın ve sömürünü çarkının önünü ardına kadar açma. Üçüncü etabında milli savunma ve silah sanayisindeki kalkınmayı sekteye uğratmak, TSK’nın mukavetini kırma. Dördüncü etabında Cumnhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni rafa kaldırma, vesayet ve darbe dönemlerinin kapısını aralama. Devlet ve toplum hayatını istikrarsızlığa sürüklemek. Beşinci etabında terörle mücadeleyi durdurmak, silahların susması bahanesiyle her tavizi verip müzakere sayfası açmak.
Altıncı etabında özerklik ve federasyon tartışmalarını körükleyerek güney sınırlarımız boyunca terör devletinin kuruluşuna mihmandarlık yapmak. Yedinci etabında diplomaside yaşanan muhteşem başarıları kundaklayarak bölgemizde barış, huzur ve istikrar tesisini köstelemek. Sekinci etabında Başkent Ankara vizyonuyla Türkiye Yüzyılı’nı sabote etmek. Dokuzuncu etabında boyun eğen teslim bayrağı çeken onun bunun ağzına bakan bir Türkiye’yi zillete mahkum etmek. Onuncu ve son etabında birbirine girmiş, iç kargaşa ve çatışma ortamına sürüklenmiş, özgüvenini kaybetmiş, öz değerleri erimiş bir ülke tablosunu oluşturmak vardır.”