“Önde zeytin ağaçları, arkasında yâr / Sene 1946 / Mevsim / Sonbahar / Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim / Dalları neyleyim / Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyeyim” der “Sitem” şiirinde Bedri Rahmi Eyüboğlu. Çünkü, zeytin bir sevda öyküsü, bir tutkudur Nâzım Hikmet’in dizelerindeki gibi: “Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, / yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin.”
Bir kez daha zeytin hasadındayım. Yine Ayvalık’ta… Homeros’un İlyada’sının birebir akıp geçtiği Kazdağlarında. Zeytin ve zeytinyağı bu topraklarda “Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye” gelenekselleşen Komili Zeytin Hasadı’nın açılışında. İlkinden bu yana (pandemi dönemi hariç) aralıksız izlemeye, açılışlarını kaçırmamaya çalıştığım etkinlik, 25. kez düzenleniyor.
Kutsallığın, bereketin, bolluğun, bilgeliğin, barışın sembolü olarak gösteriliyor zeytin. Mübarek bir meyve. Cennette bulunan iki ağaçtan birinin ‘gerçekliğin ağacı’ diye de bilinen incir; diğerinin ise, ‘hayat ağacı’ diye tanımlanan zeytin olduğu yazıyor. Tüm kutsal kitaplarda adı birçok kez geçiyor. Kur’an-ı Kerim’de zeytinin incirle birlikte Tanrı’nın insanlara bir hediyesi olarak Sina Dağı’na cennetten indirildiği anlatılıyor. Yine kutsal kitabımızda birçok defa zeytin üzerine yemin edildiği görülüyor.
Zeytin ağaçları çok uzun ömürlü
Zeytin ağaçları çok uzun ömürlü (bugün 3 bin yaşında olanı var) “anıt ağaç”lar. Bu nedenle “ölümsüz ağaç” da deniliyor. Anadolu’da, yaşı binlere varan anıt ağaçlar hâlâ zeytin veriyor… Biz de hasat programının ikinci gününde Komili’nin “Kuşaklar Boyu Yaşasın Diye” çatısı altında yürüttüğü Anıt Ağaç Projesi ile tescillenerek koruma altına alınan bin 105 yaşındaki bir anıt ağacı ziyaret edeceğiz.
Zeytine “sahibin geliyor!”, dediklerinde “baltası yanında mı?” diye sorduğu söylenir; çünkü, budandıkça gençleşir… İşte böyle bir ağacın meyvesidir zeytin.
Mitolojide Ayvalık
Mitolojiye göre Eolya (Aioliki), Edremit Körfezi’nden İzmir’e kadar uzanan ve Midilli’yi de içine alan kıyı şeridinde yerleşmiş bir milletin ülkesi … Ayvalık isminin de bu sözcükten türetildiği tahmin ediliyor. İlçe, Antik Çağ’da bir tür yabani ayva anlamına gelen Kidonia olarak da anılıyor.
Mitolojik öyküsü böyle Ayvalık’ın. Benim mitolojimde ise çocukluğum, ilkgençliğim diyebileceğim yıllardan anılarla yüklü beldelerden. Hemen her yaz Yalova’nın Gökçedere köyü, Bursa’nın Yeşil’i ve
Çekirge’si, Balıkesir’in Erdek’iyle birlikte gittiğimiz güzel ilçelerden birisi. Bu nedenle gelişimine ve değişimine yakından tanığım.
Kilometrelerce uzunluğunda, metrelerce eninde jeolojik dönemlerde oluşmuş volkanik, tene yapışmaz özel kum yapısı sayesinde ziyaretçilerine konforlu bir plaj keyfi sunan Sarımsaklı Plajı’na 20 dakika uzaklıktaki D-Resort Murat Reis Ayvalık’ta kalıyoruz bu kez. Yüzmek için mevsim geçse de hava sıcaklığı, plajda kemiklerimizi ısıtmak, hatta güneşlenmek için yeterli…
Ayvalık’a (neyse ki) yalnız deniz, güneş, kum için gidilmiyor. Kültür turizmi arayanlara özellikle mimari yapıları ile nostalji yaşatan sokakları, sarımsak taşından yapılmış tarih kokan evlerin cumbaları, her köşeyi döndüğünüzde farklı renklerin ve farklı dokuların çekiciliği ile cazip bir yer.