Ortaya çıkan fotoğrafın anlam ifade edebilmesi için analiz etmek gerekiyor, burada devreye mali tablolar analizi girmektedir. Mali tablolar analizi, bir işletmenin mali durumunu, faaliyet sonuçlarını ve mali yönden gelişmesini saptayabilmek, mali olarak gelişme yönlerini değerlendirebilmek ve o işletme ile ilgili ileriye yönelik tahminlerde bulunabilmek amacıyla mali tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişkileri ve bunların zaman içerisinde göstermiş oldukları eğilimleri çeşitli analitik teknikler kullanılarak analiz edilmesi ve ihtiyaç duyulduğunda belirlenen sektör ortalamaları ve standartlarla karşılaştırılarak yorumlanması olarak tanımlanmaktadır.
Enfl asyon ise fiyatlar genel seviyesinin sürekli olarak artması olarak tanımlanabilir. Bu artış ne kadar hızlı olursa fiyatlar genel seviyesi de o kadar hızlı artmaktadır. Enflasyonist bir ortamda sahip olduğunuz paranın satın alma gücü azalmaktadır. Örneğin yıllık enflasyonun yüzde 100 olduğu bir ortamda sahip olduğunuz 100 TL ile sene başında x malından 10 tane olabiliyorken, sene sonunda 100 TL’niz ile sadece 5 tane alabiliyorsunuz demektir.
Dolayısıyla enflasyonist bir ortamda finansal tabloların analizinin sağlıklı yapabilmesi ve doğru kararlar alınabilmesi için verilerin enflasyonun mali tablolar üzerindeki etkisinin giderilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon maalesef işletmelerin mali tablolarını bozmuş durumda ve mali tabloların karşılaştırılabilirlikleri yok. Bu durum işletmelerin öz sermayelerinin vergilendirilmesine de yok açmakta.
2022 yılı 1. geçici vergilendirme dönemi sonu olan Mart 2022 ayı sonu itibariyle tabloya baktığımızda; Yİ-ÜFE son 12 ay yüzde 114,97, son 36 ay için yüzde 206,01 artmış durumda. 2022 yılı 2’inci geçici vergilendirme dönemi sonu olan Haziran 2022 ayı sonu itibariyle tabloya baktığımızda ise; Yİ-ÜFE son 12 ay yüzde 138,31, son 36 ay için yüzde 261,53 artmış durumda.
Ülkedeki üç yıllık kümülatif enflasyonun yüzde 100’ü aşması ve son bir yıllık enflasyonun yüzde 10’un üzerinde olması halinde mali tablolardaki bozulmayı gidermek ve mali tablodaki tarihi veya defter değerlerini piyasa değerlerine çekmek amacıyla endeksleme yoluyla yapılan düzeltme işlemlerine enflasyon muhasebesi denilmektedir. Enflasyonun finansal tablolar üzerindeki etkisinin giderilmesine yönelik en önemli düzenleme 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesinde yer alıyor. Ayrıca Türkiye Muhasebe Standardı 29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlamayı düzenlemektedir.
Türkiye İstatistik Kurumunca açıklanan endeks rakamlarına göre 2021 yılı sonu itibariyle Yİ-ÜFE son 12 ay yüzde 79,89, son üç yıl için yüzde 141,70 artmış durumda olduğundan, enflasyon muhasebesi hükümleri dikkate alınarak 31.12.2021 tarihli bilançoların düzeltilmesi gerekmekteydi.
Ancak; 29.01.2021 tarih ve 31734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7352 sayılı Vergi Usul Kanunu İle Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na geçici 23’üncü madde eklenmiş ve geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemleri itibariyle) ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298’inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tabloların enfl asyon düzeltmesine tabi tutulmayacağı açıklanmıştı.
Ülkemizde enflasyon düzeltmesi için öngörülen şartlar fazlasıyla aşılmış durumda ve her bir vergilendirme döneminde sonu itibariyle de artmaya devam ediyor. Başka bir deyişle enflasyon sürekli artıyor ama enflasyonun mali tablolar üzerindeki etkisi giderilmiyor. Enflasyon düzeltmesini erteleyen geçici madde düzenlemesi yasalaşırken enflasyonun bu kadar hızlı bir şekilde artacağı düşünülmediği gibi hatta düşeceği öngörülüyordu; zira düzenlemede yer alan “31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.” hükmü de bunun açık bir göstergesi.
Enflasyonun bu derece hızlı yükseldiği ve bir süre daha bu yükselişin devam edeceği; düşüşün de öyle hemen geçekleşmeyeceği tahmin edilen böyle bir ortamda, dileyen mükelleflere enflasyon düzeltmesi yapabilmeleri imkanı tanınması en doğru seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.