‘Güvenlik kaygısı, ekonomik kaygıları yendi.’
Seçimi bir cümleyle analiz etmek istersek bunu söyleyebilirim.
Millet İttifakı açısından bakarsak duruma; milliyetçi kesim görmezden gelindi, Kürt seçmenin oyuna bağlı hesaplarla ilerlendi.
İki büyükşehirde seçim kazanmış iki ismin seçmen nezdindeki karşılığına umut bağlandı vesaire gibi birçok argüman da yürütmek mümkün elbette.
Öte yandan milletvekilliği listelerinde hem ittifak partilerine verilen sandalyeler hem de listelerde yer alan CHP’li isimleri partililer kabul etmedi, kabullenemedi.
Bunu siyaseti az da olsa okuyabilen herkes biliyor, konuşuyordu.
Görmesi gerekenler görmezden geliniyordu.
Sonuç olarak Altılı Masa toplantılarında verilen mutlu pozların arkasında aslında o kadar mutlu bir tablo olmadığı gerçeği değişmedi ve Akşener’in isyan gecesi de bunun belgesi olmuş oldu.
Seçimin kazananı Cumhur İttifakı’na baktığımızda ise;
Yıpranmış ve yönettiği dönemin en büyük krizi ile karşı karşıya kalmış olan Erdoğan seçimi fark atarak kazandı. Peki sorun neredeydi?
Sorun adaylık süreci ile başladı.
Bir Ak Partili yönetici bana ‘Seçim için 500 milyon dolar bütçem olsa tek bir kuruş harcamadan bunu CHP genel merkezine götürür ve onlara Kılıçdaroğlu’nu aday yapın derdim’ demişti.
Kılıçdaroğlu Erdoğan için en kolay adaydı, bunu kabul etmeden seçimleri anlayamayız.
Erdoğan durumun farkındaydı ve ekonomik hasarın sandığa yansıyacağını da çok iyi biliyordu. Ama bu sefer suni bir beka sorunu çıkartmamaya da özen gösterdi.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.