Bu yazımda sizlere uzun uzun Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeni faciasından söz etmeyeceğim. Onun yerine, kendilerini “en çevre korumacı” olarak tanıtan bu Kanadalı ve Amerikalı altın madeni arama şirketlerinin bizim gibi geri kalmış, üçüncü dünya üyesi görünümlü ülkelerde nasıl bir sömürü düzeni kurdukları ve onların yerli işbirlikçilerini anlatmaya çalışacağım.
Bir kaç gün önce bu dehşet sorunu yakından bilen ve izleyen bir tanıdığım bana şöyle bir yazı gönderdi. Yazıda Kaz Dağları’nda siyanürlü altın arama faaliyetlerini inatla sürdürdükten sonra Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Alamos Gold isimli Kanada şirketinin marifetleri anlatılıyor. Sizlerle paylaşıyorum:
“Kuzey Amerikalı, Kanada merkezli Alamos Gold Inc. adlı altın çıkartma, işletme ve pazarlama şirketi , sadece Türkiye’de değil, uygun yatak, fırsat ve manipüle edebileceği yerli ortak bulduğu her ülkede, bu katliamı ve bu sömürüyü yapmaktadır. Bu işleri gizli kapaklı da değil, hatta son derece açık ve seçik bir şekilde uluslararası demeçler bile vererek yapmaktadır. Çünkü bu yapı o ülkedeki malum zevatı maaşa bağlamış durumda olduğu için arkası sağlam durumdadır.
“Bu gibi şirketler emperyalist sömürünün tam kapsamlı ve çok yönlü örneğini vermektedirler. Hem gariban hem toprak altı ve toprak üstü zengin kaynaklara sahip hem sömürülmeye hem de her bakımdan manipüle edilmeye uygun hükümetlerin muktedir olduğu ülkeleri seçmekte ve onları çok yönlü olarak kendilerine bağlamaktadırlar.
“Elhak, bu konularda son derece mahir oldukları küresel bağlamdaki örnekleriyle görülmektedir. Örneğin, 2018’de Alamos Gold’un Başkanı ve CEO’su John A. McCluskey BNN Bloomberg’e verdiği bir söyleşide niyetlerini ve yaptıklarını açık seçik ortaya koymuş, gururla beyan ve ifade etmiştir.
“Romanya’da da aynı sömürüyü yapmışlar, yine yüzde 20 paylı bir yerli ortak bulmuş (İliç’te Anagold’un ortağı bkz. Çalık Holding), malum zevata rüşvetleri dağıtmış ve yine cennet gibi doğayı, o güzel dağları zehir dağlarına çevirmiştir.
“Ama Romanya bu sömürüye, halkın baskısı ve tepkisi sonucu ‘dur’ demiştir; her türlü baskıyı ve parasal maliyeti sineye çekerek emperyalist sömürücü Kanada merkezli firmayı kapı dışarı etmiştir.
“Gelelim ülkemize… Çok eskilere gitmeye gerek yok. Yine Kanadalı bir firma olan Anagold (Anatolian Gold) 21 Haziran 2022’de Erzincan İliç’teki madende boruları patlatmış ve tonlarca zararlı siyanür zehiri Fırat Nehri’ne ve İliç Barajı’na karışmıştır. Peki, devlet bu faciaya karşı ne yapmıştır? Yeterli tedbir alınmadığı için 16 milyon lira ceza vermiş , dosyayı kapatmış ve sömürüyü aynen devam ettirmiştir. İşte bugün de İliç’te bu son felaket patlak vermiştir.
“Dokuz madencimizi altına alan toprak enkazının kaldırılması için bile tam 400,000 adet kamyon toprak atılması gerekmekteymiş. Peki, ne olacaktır? Cevabı sizler gayet iyi biliyorsunuz maalesef. Ne inanç, ne güven, ne de ümit kalmıştır. Ülkeme de vatan toprağına da necip halkıma da yazık edilmektedir; hatta galiba edilmiştir bile…Hem de oylarımızla destekleyerek …”
Tanıdığımın feveranı böyle… Bir de bilgi notu. Kaz Dağları’nda 300 binden fazla ağaç kesen Alamos Gold’un maden işletme ruhsatı yenilenmeyince şirket Türkiye’den çekildi. Orman Bölge Müdürlüğü’nün madenlerin olduğu bölgede ağaçlandırma faaliyeti devam ediyor. Necip hükümetimiz ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabiriyle “kabiğnemiz” Anagold’un da işletme ruhsatını bu felaketin yaşanmasından sonra iptal etti. Ama yüzde 20 ortak Ahmet Çalık ve eski CEO’su, milli damadımız Berat Albayrak’la Çevre ve Şehircilik Bakanı olduğu dönemde Anagold’a ruhsatı veren bugünün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı AKP’li Murat Kurum bu işe ne der? Çalık Holding’in ne dediğini biliyoruz. “Ben operasyondan değil, mali işlerden sorumlu ortağım,” mealinde kendini savunmaya çalışıyor. Tamam da, mali işlerden de sorumlu olsan sonuçta yaşanan felaketin ortağısın. Paraları cebe atarken iyi de böyle bir afete yol açan ortağı olduğun şirketin marifetleri ortaya çıkınca “Mali işlerden sorumluyum” diye kıvırtamazsın.
Sizlere bir de Alamos Gold’un CEO’su McCluskey’nin Bloomberg’le söyleşisini yazayım ki ülkelerin iliğini, kemiğini, yerli işbirlikçileriyle sömüren bu adamların tıynetini anlamanızda yardımcı olsun.
Dört yıl önce, yani 2020’de yapılan söyleşi şöyle başlıyor:
Sunucu: Türkiye’de üç altın madeni bulunan Alamos Gold’un CEO’su John McCluskey bugünkü konuğumuz..
McCluskey: Son dokuz yıldır Türkiye’de 100 milyon dolarlık yatırım yaptık. Kazılarda çok başarılıydık. Mütevazı bir yatırımla başladığımız kazılardan sonra üç milyon onsluk altın bulduk. Bu maden işindeyseniz çok uzun vadeli bir perspektife sahip olmanız gerekiyor. İlk üretimimizi 2020’ye kadar göremeyeceğiz. O andan itibaren de 15 yıllık bir üretim bizi bekliyor.
Sunucu: Türkiye’nin talihsizliğini kutlamak istemezsiniz sanırım ancak döviz kriziyle üretim maliyetleri düşmüştür, diye tahmin ediyorum. Ne dersiniz?
McCluskey: İlk fizibilite çalışmalarını yaptığımızda bir dolar 2.9 liraydı. Şimdi Yedi liranın biraz altında. Bunun bizim sermaye harcamalarımızda çok ciddi bir etkisi olacağı açık. Çünkü inşaat maliyetlerimizin yüzde 65’i Türk lirasına endeksli.
Diğer taraftan çok yüksek bir enflasyon oranı söz konusu. Dolayısıyla enflasyon kazancımızın bir kısmını geri alacak.
Sunucu: Maaş ödemelerinin ne kadarı lira ne kadarı dolarla yapılacak?
McCluskey: Ödemelerin tamamı Türk lirasaıyla. Hiç bir yabancı istihdam etmiyoruz. Aslında madenin kendisi sözleşmeli maden olacak.
Türkler bir alanda dünyanın en iyileri. Yaptıkları en iyi iş hafriyat ve taşları bir yerden öbürünetaşımak. Dünyada onların tecrübesinde çok az ülke bulabilirsiniz. Ayrıca kendi araç ve gereçleri var. Bunları Türkiye’de üretiyorlar. Son derece iyiler. “
Adama bakar mısınız? Türkler olarak dünyada en iyi yaptığımız iş madende hafriyatçılık ve taş taşımakmış. Söyleşide ağırlıklı olarak şirketin kazancından ve paradan söz edildiği, madendeki çalışma koşullarına, çevre ve can güvenliğine hiç değinilmediğine dikkatinizi çekerim. Adamların anlayışı bu. Gelirim, senin paranın değerinin pul oluşu üstünden inanılmaz karlar sağlarım, enflasyon yükselse de ben gene yüksek karlar elde ederim, rüşvetimi verir, çevre ve can güvenliği filan dinlemem. Yersen!
Hacı Bektaş-ı Veli’nin sözleriyle yazıyı bitirelim: “Oturduğun yeri pak et, yediğin lokmayı hak et!”