Türkiye uzunca bir süredir tam olarak gerçekleştirmeyi başaramadığı birbiriyle ilişkili ve iç içe yürüyen üç süreci birlikte yaşıyor. Bunlar, demokratikleşme, kentleşme ve küreselleşme süreçleridir. Demokratikleşme ve küreselleşmeyi bir sonraki yazıya bırakarak yaklaşan yerel seçimleri de yakından ilgilendiren kentleşmeyi ve seçimlere etkilerini bu yazıda ele alacağım.
Bilindiği üzere Türkiye anayasasına göre idari yapı ikiye ayrılıyor; biri genel idaredir ki Ankara’dan yönetiliyor, öbürü de mahalli idarelerdir, yerinden yönetilmesi gerekirken, o da Ankara’dan vesayet altına alınmaya çalışılıyor.
Bu iki idare biçimi çağdaş demokrasilerde birbirini zapturapta alan birinin diğerine vasi olduğu yönetimler değil, aksine birbirini tamamlayan idare biçimleridir. Aksi taktirde, günümüzde olduğu gibi, kayyumlar devreye girer, kamu düzeni bozular, sorunlar çözülmek yerine daha da büyür. İşin çıkış noktası güçlü, özerk ve demokratik yerel yönetimdir. Bunları tartışmak yerine sadece seçim boyutu ile yerel yönetimler tartışıldığı için bu konuda bir türlü mesafe alamıyoruz.
“Kuşkusuz seçimleri kazanmak önemlidir, ancak seçimi kazandıktan sonraki süreci kazanmak daha önemlidir.”
Eksik tartışılan yerel yönetimler
Türkiye’de yerel yönetimlerin bütün boyutları ile ele alınmak yerine sadece seçim boyutu ile tartışılıyor olması bir eksikliktir. Kuşkusuz seçimleri kazanmak önemlidir, ancak seçimi kazandıktan sonraki süreci kazanmak daha önemlidir.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.