AA
Çin Uluslararası Kültürel Değişim Merkezi (CICEC) ile Pekin Yunus Emre Kültür Merkezi’nin işbirliğiyle düzenlenen sergide, Türk sanatçılar Tülay Musa, Ayşe Emel Gümüş ve Hasan Selçuk Bican’ın resimleri sergilendi.
Etkinliğin düzenlendiği salonda Türk ve Çin el sanatlarından örnekler sergilenirken, Çinli sanatçılar Fang Tongşıng yeşim taşı süsleme sanatı, Guo Hayfan ise geleneksel kağıt kesme sanatı hakkında konuklara sunum yaptı.
Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa, burada yaptığı konuşmada, Türkiye ve Çin’in derin tarihi mirası paylaşan iki eski uygarlık olduğunu belirtti.
Yüzyıllar boyunca Çin ile Avrupa arasındaki ticaretin ana rotası olan tarihi İpek Yolu’nun Osmanlı İmparatorluğu topraklarından geçtiğine dikkati çeken Musa, bu ticaretin Türk ile Çin halkları arasında yakın kültürel etkileşim sağladığını vurguladı.
Musa, Ming Hanedanı devrinden başlayarak, Osmanlı ve Çin İmparatorlarının değerli hediyeleri birbirlerine sunduklarını, arşivlerde Osmanlı İmparatorluğu’nun Çin’e yolladığı elçilerin, aralarında Osmanlı tüfeklerinin olduğu farklı hediyeleri beraberinde getirdiklerine dair kayıtlar bulunduğunu aktardı.
Çin imparatorlarının da Osmanlı sultanlarına hediyeler yolladığını ifade eden Musa, bugün dünyanın en büyük ikinci Çin porselenleri koleksiyonunun Topkapı Sarayı’nda muhafaza edildiği bilgisini paylaştı.
Musa, serginin iki büyük ülke arasında yeni köprülerin kurulmasına vesile olmasını umduğunu dile getirdi.
Büyükelçi Musa’nın eşi Tülay Musa, sergide fırınlanmış cam boyaması tekniğiyle yapılmış resimlerini izleyicilerin beğenisine sundu.
Sergideki Türk-İslam mitolojisindeki şahmeran motifini kullandığı bir resim hakkında bilgi veren Musa, “Bu motifi, Paris’te pandemi döneminde yaşadığım süreci anlatmak adına kullandım. Şahmeran figürünün etrafında çiçekler yerine koronavirüsleri tasvir ettim. Şahmeran bolluk ve bereket anlamına geldiği için virüsleri kovabilecek güce sahip.” dedi.
Musa, özel teknikle yaptığı resimlerde önce cam yüzeyinin arkasına figürler üzerine kalem çalışması yapıldığını, ardından fırınlanan camın boyanarak tabloların oluşturulduğunu anlattı.
Ayşe Emel Gümüş’ün, bir uçta Çin uygarlığının merkezi sayılan Pekin’deki Gök Tapınağı’ndan diğer uçta Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’ne uzanan İpek Yolu’nu, deniz, çöl ve gökyüzü katmanlarıyla tasvir eden tablosu da izleyicilerden ilgi gördü.
Yıldızların eski zamanlarda İpek Yolu seyyahlarının pusulası olduğunu, hem karadaki hem de denizdeki yolculukların rotasını belirlediğini hatırlatan Gümüş, “İpek Yolu, uygarlıkların pusulası oldu. Buradan taşınan ipek ve diğer ürünler, uygarlıkların da yolunu çizdi.” ifadesini kullandı.
Gümüş’ün resimlerinde, İpek Yolu güzergahındaki medeniyetler arasındaki bağları, ipek liflerini andıran, tabloları kat eden farklı renklerdeki çizgilerle temsil etmesi dikkati çekti.
Resimlerinde 6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan yıkım ve yas manzaralarını tasvir eden Hasan Selçuk Bican da depremin olduğu günlerde Türkiye’de olduğunu, üzüntüden günlerce uykusuz kaldığını anlattı.
Bican, acının ruhunda derin izler bıraktığını, Çin’e geldiğinde depremde toplumun belleğine kazınan bazı anları tuvale dökmek istediğini ifade etti.
Enkaz altında kalan kızının elini tutan babayı resmettiği tabloyu işaret eden Bican, “Bu Türk halkının belleğinde en fazla yer edinen anlardan biri olmuştu. İlk yaptığım resim bu oldu, sonra diğerleri onu izledi.” diye konuştu.