Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, Millet Buluşmaları kapsamında düzenlenen miting için Aksaray Hükumet Meydanı’na geldi.
Konuşmasında AKP’nin rant politikaları eleştiren Mansur Yavaş, yolsuzluklarla ilgili hazırladığı dosyaları yargıya taşıdığını ifade etti. Yavaş, “Şimdi bu rantı bırakmamaları lazım. Ben 100’e yakın dosyayı verdim. Bunların hepsi 15 Mayıs’ı bekliyor. Milim milim hepsinin hesabını soracağız inşallah” dedi.
Mansur Yavaş’ın Aksaray’daki konuşması şu şekilde:
“SEÇİMDE EN ÖNEMLİ ŞEY, HALKIN SEÇİMİDİR”
Şunun şurasında 14 gün sonra seçime gidiyoruz. Seçime neden gidilir? Seçime giderken, iktidar uzun süredir yaptıklarını, varsa yapamadıklarını anlatır bundan sonra sürece dairde vaatlerini verir.
Peki muhalefet ne yapar? Onlar da derki; eleştirilerini yapar, biz daha iyi yöneteceğiz der. Vaatlerini verir, projelerini anlatır ve halkın önüne çıkılır. Halk bunları dinler, bir karar verir. Ya yönetimin devamı der ya da değiştirir. Bunun adına seçim deniliyor.
Şimdi seçime gidiyoruz. Seçime giderken garip garip sesler duyuyoruz.
‘Bunlar hükümeti indirmek istiyor’ bu tür sözler… Ben de diyorum ki; evet, bunun için gidiyoruz seçime. Bunda garip bir şey yok ki…
Biz diyoruz ki siz yapamadınız, biz geleceğiz daha iyisini yapacağız diyoruz. Halk bize inanırsa seçecek. Bu kadar basit. Fakat, şimdi seçim konuşulmuyor. Niye seçim konuşulmuyor?
Maalesef, halkın geçimi konuşulacağına, başka şeyler konuşuluyor. Halbuki seçimde en önemli şey, halkın seçimidir.
Halk bundan sonra iktidar değişirse ya da değişmezse hayatında neler değişecek onları görmelidir.
“YÜZE YAKIN DOSYAYI VERDİM. MİLİM MİLİM HESABINI SORACAĞIZ”
Ankapark gibi bir ucubeye 14 milyar lira para aktardılar.
Buradan Ankara’ya giderken gördüğünüz o anlamsız kapılara bugünün parasıyla 235 milyon lira para ödendi. Peki, Ankara’da durum neydi?
Otobüs 2013 yılından beri alınmamış, köylerin birçoğunda kanalizasyon yok; köylerin birçoğunda su yok. Ankara’nın merkezinde bir sürü problem var. Hiç bunlarla uğraşılmamış.
Ben 100’e yakın dosya verdim, bunların hepsi 15 Mayıs’ı bekliyor. O yenilen kul haklarını milim milim hesabını soracağız inşallah. Bu ülkede hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmamalı.
“BELEDİYEDEN ALDIKLARI İŞLER İLE TÜRKİYE’NİN İLK 100 ZENGİNİ ARASINA GİRDİLER”
Her zaman, her yerde söylüyorum 1 trilyon 200 milyar bütçe kullandı, 500 milyar dolar dış borç var. Bu kadar kullandığı bütçe ile çok da güzel işler yaptı. Hiç de inkâr etmiyoruz ancak son yıllardaki ekonomik politikalar nedeniyle artık ülkemiz çıkmaza girdi. Mülteci deposu olduk. Uyuşturucu 10 yaşa indi. Artık patatesi soğanı birer birer alır hale soktular. Bunları eleştiriyoruz. Dolayısıyla biz daha iyisini yapacağımızı iddia ediyoruz. Fakat bunlar konuşulmuyor, ne konuşuluyor? Bakın, 2019’da Ankara’da seçime gidiyoruz, Ankara’da seçime giderken Ankara’da benden önce Sayın Mustafa Tuna vardı, AK Partili. Hiçbir diyeceğim yok, aslan gibi belediyeyi yönetti. Hiç yolsuzluğa falan karışmadı, mahkeme kararlarını uyguladı. Ama önden önce 21 buçuk yıl jeliboncu bir kafa yönetti Ankara’yı. Jelibonu maden sanan bir kafa yönetti. Nasıl yönetti? Bir oğluna spor kulübü, bir oğluna televizyon aldı. Ne işi yaptıkları belli değil, yıllarca belediyenin kaynaklarını aktardılar. Belediyeyi almadan önce işi gücü olmayan insanlar, şu anda belediyeden aldıkları işler ile Türkiye’nin ilk 100 zengini arasına girdiler. Bırakmak istemiyorlardı…
“ÇOCUKLAR ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKİYOR, ÇOCUKLAR BESLENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKİYOR”
Pandemide ekonomi iyice bozuldu, geçen yıl insanlar donuyordu. Tam 200 bin aileye üç kere 500 liralık doğalgaz yardımı yaptık. Aynısını bu sene de yaptık. Şimdi, seçime gidiyoruz, hükümetin şimdi aklına geldi doğalgaz yardımı yapmak. Mayıs ayında bir sefer. Biz Ankara’da kimseyi üşütmedik. Yine, ekonomik sıkıntı nedeni ile çok sayıda mesajlar geliyor. Çocuklar öğrenme güçlüğü çekiyor, çocuklar beslenme güçlüğü çekiyor. Protein alamıyorlar. Şu anda Ankara’da 200 bin ailenin Başkent kart hesaplarını her ay en az birer kilo et parası yatırıyoruz. Başka yerde harcayamıyor. İllaki o eve et giriyor, et yediriyoruz o çocuklara. Söz vermiştik, kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız diye, sözümüzü tutuyoruz. Bu arada geçen yıl biliyorsunuz, yurt problemi oldu. Türkiye’nin her yerinden öğrenciler geldi, kalacak yerleri yok. Cami bahçelerinde oturan çocukları, AŞTİ’de oturan çocukları gördük. ‘Hayırdır, ne yapıyorsunuz’ diye soruldu, ‘Yurtlarda yer yok, ya kayıt donduracağız ya geri döneceğiz’, tamamını kucakladık. 8 bin öğrenciyi otellerde, evlerde, kendi yurtlarımızla misafir etme sureti ile tüm masrafları bizden. Bir sene kaybetmemelerini sağladık. Böyle bir belediyecilik anlayışımız var. Peki, Ankara’yı değiştirmek istemiyorlardı ranttan dolayı, değişmiş de iyi olmuş mu? Ankara halkının lehine olmuş mu? Hani üç koyunu yönetemez diyordunuz. Dünya Başkent Belediyeler Başkanı olarak ödül aldım, Uluslararası Şeffaflık Ödülü aldım. İnsanlar 25 yıl başka birini görmeyince zannediyorlar ki hizmet yapılıyor, betondan başka bir şey yok. Halkın parasını boş boş projelere harcıyorlar….
“SİZLERİN OYLARI İLE SEÇİLDİĞİMDE KIRSAL KALKINMADAN DA SORUMLU OLACAĞIM, AİLE VE SOSYAL POLİTİKALARDAN DA SORUMLU OLACAĞIM”
Geldik kırsal kalkınmaya, bakın neler yaptık. Bu inşallah sizlere de olacak. Çünkü ben, Allah nasip ederse sizlerin oyları ile seçildiğimde kırsal kalkınmadan da sorumlu olacağım, aile ve sosyal politikalardan da sorumlu olacağım bu yaptığım çalışmalar nedeni ile. Kırsal kalkınma da şu yapılıyordu; ilk yıl çiftçileri çağırdık, Ankara’nın toplam yüz ölçümünün sadece yüzde 3’ünde, binalar var yüzde 97’si boş. Çağırdık, ne yapabiliriz… Çünkü, iklim krizi nedeni ile dünya açlığa gidiyor, üretmeniz lazım. Ankara’nın yüzde 50’si tarıma uygun boş duruyor. Nohut tohumu verdik ilk yıl ama ürettiğimizi satamıyoruz, tüccar elimizden kapıyor dediler. Siz üretin, ben hepsini alacağım dedim. Orada Başkent Marketler kurduk, orada üreticiler ile kadın kooperatiflerini kurdurduk. Onlardan aldıklarımızı Ankara halkına ucuz satıyoruz. 2 bin 700, 2 bin 800 liraya tüccar elinden almak istiyor, dedim ki ‘Ben alacağım, vermeyin oraya’, tüccar mal bulamayınca bu sefer döndü. 3 bin 500 liraya kadar fiyat arttırdı. Bu sefer çiftçi geldi, ‘Başkanım ne yapacağız, çok iyi fiyat veriyorlar’; ‘Satın’ dedim ve ertesi sene arpa, buğday tohumunu verdik, ektiler, dedim ki; ‘Satamazsanız, onu da satın alırım. Halk Ekmek’imiz var orada’ derken dediler ki, ‘Gübreye ihtiyacımız var’. Belediyenin tesisinde sıvı gübre imal ediyoruz. Sıvı gübreyi ücretsiz veriyoruz köylüye, şimdi Kahramanmaraş çiftçisine de gönderdik, onlar da ayağa kalksın, kendisini kurtarsın diye. Oraya ayrıca sebze fidelerini de gönderiyoruz ve sonuç itibariyle daha da dardalar. Mazot yardımı da yaptık. Mazotunu da verdik. Dolayısıyla 650 milyon lira 4 yılda çiftçimiz için para harcadık. Bunun karşılığında 30 35 bin çiftçinin cebine tam 4 buçuk milyar lira para girdi. İşte belediyecilik budur. İnsanlara ürettirirseniz, üretirler. Şimdi bunları niye anlatıyorum? Bunlar üç koyun güdemez deyip şimdi de aynılarını söylüyorlar.
“KANDİL SİLAH BIRAKMADIKÇA O İHA’LAR SİHA’LAR TOPLANIP FÜZE OLARAK ÜSTLERİNE YAĞACAK”
Bu seçimde başladılar, yok şu masanın altı yok bu masanın altı. Kardeşim, altı parti iki yıldır görüşüyor. Oturdular, uzlaştılar… Açık açık yapacaklarını söylediler, şimdi son günlerdeki lafa göre söylüyorum. Türkiye’yi bu hale getiren kendileri, biz PKK’ya da karşıyız; HÜDA PAR’a da karşıyız. PKK’yı da kınıyoruz, HÜDA PAR’ı da kınıyoruz. Kandil silah bırakmadıkça o İHA’lar SİHA’lar toplanıp füze olarak üstlerine yağacak. Devletin milli güvenlik politikaları değişmez. Bizim sınırımıza Amerika gelmiş, hem Rusya gelmiş. Orada kalkmış PKK’lılara YPG’lilere silahlı eğitim veriyorlar, orada bir faaliyet yürütüyorlar Türkiye aleyhine. Onlar bunları yaptığı müddetçe İHA’lar SİHA’lar bırakın, topumuz tüfeğimiz ne varsa hepsi daha da modernleştirecek ve Ordu’muzun emrine verilecek.
“MEVSİMLİK MİLLİYETÇİLİK, MEVSİMLİK MUHAFAZAKARLIK…”
Herkes şunu bilsin ki; Türkiye’miz Türk Cumhuriyetleri ile temasa devam edecek. İslam coğrafyası ile de iş birliklerine, dostluğuna devam edecek. Ülkenin büyümesi için gerekli her şeyi yapacak; milli menfaatlerimiz doğrultusunda hükümetin iyi yaptığı ne varsa devam edecek. Mısır ve Suriye politikası gibi zamanında ‘Görüşün, bu kadar mülteci gelmesin’ dendiği zaman hakaretler ettiler, sen Esad’ı mı tutuyorsun diye, şimdi Rusya üzerinden görüşüyorlar. ‘Binali mi Sisi mi’ dediler, şimdi Sisi ile görüşüyorlar. Dolayısıyla iki yüzlü politika olmaz. Şimdi en son Bakan’ın biri şunu söyledi; ‘Ayın 15’inde seçimi kazanınca alnını secdeye götürüp namaz kılanlarla mı beraber olmak mı isteresin, şampanya içerek kutlayanlar ile mi beraber olmak istersin’, mevsimlik milliyetçilik, mevsimlik muhafazakarlık… Ben seçimi kazandığım akşam, söz vermiştim. Partimin genel merkezi önünde televizyona çıktım, ‘Bugünden itibaren rozetimi çıkarıyorum, biz seçimi kazandık ancak zafer kazanmadık. Çünkü zafer düşmana karşı kazanılır. Ankara’da bizim düşmanımız yok. Bize düşen 6 milyon Ankaralıyı bundan sonra memnun etmek’ dedim. Bizim Türkiye’ye yaklaşımımız da aynı, düşman yok. Cumhur İttifakı’na oy verenler de başımızın üzerindedir. Millet İttifakı’na oy verenler de başımızın üzerindedir.
“BİZİM GENÇLERİMİZ, ZENGİNLERİN ÇOCUKLARI GİBİ CEP TELEFONUNUN EN İYİSİNE LAYIK”
Bu pandemi döneminde ben, çocuklara online eğitime geçilince 918 köye internet bağlattım. O çocuklar köyden eğitimden geri kalmasın diye. 40 bin öğrenciye bir veya iki yıl 10 GB internet verdim. Şimdi, diyorlar ki her öğrenciye seçimden sonra 10 GB internet. Ya siz şu an yönetiyorsunuz, başlatın deseniz başlayacak durumdasınız. Niye seçimden sonra? Çünkü, 21 yıldır artık o hale geldik ki, çocuklar üniversiteleri bitiriyor, iş bulmayı hayal dahi edemiyorlar. Çünkü işe girecekler belli. Torpil, üç beş yerden maaş alanlar, mülakat. Gençler artık hiçbir şeyi halay bile edemiyor. Ama bunun yanında herhangi bir genç, ben de şunu istiyorum, geçinemiyorum deyince bizim dayılar diyor ki ‘Telefonunu çıkart bakayım’, o dayı bilmiyor ki bizim gençlerimiz, zenginlerin çocukları gibi cep telefonunun en iyisine layık. Arabanın en iyisine layık, en iyi okullarda okumaya layık. En güzel evde oturmaya layık. En güzel işte çalışmaya layık… Niye çok görüyorsunuz? Ağzını açtığı zaman hemen çocuklara fırçalamalar, azarlamalar. Bu gençler öyle yetişti ki artık biz yaştakilere akıl verecek zamana geldiler. Bizim onların aklına ihtiyacımız var.
“BÖLÜNME KORKUSU İLE AÇLIĞI, FAKİRLİĞİ, GELİR ADALETSİZLİĞİNİ ÖRTMEK İSTİYORLAR”
Bölünme korkusu ile açlığı, fakirliği, gelir adaletsizliğini örtmek istiyorlar. İki ayda bir Hazine Bakanlığı’nı değiştirdiler. İki ayda bir Maliye Bakanlığı’nı değiştirdiler. O yetmedi, eski bakanı geri çağırdılar, gel bize yardımcı ol diye. O diyor ki ‘Siz artık dünyada olmayan bir ekonomi sistemi yönetiyorsunuz, bilime kulak vermiyorsunuz. Benim de size yapacak bir şeyim yok’ dedi ve reddetti. Şu anda Millet İttifakı’nda ekonomistler olarak tam bir şampiyonlar ligi var. Dünyaca tanınan, bilinen ekonomistler var. İnşallah iş başına gelecekler, onlar idare etmeye başlayacaklar. Artık çözümsüz olan, gittikçe uçuruma doğru giden otobüsü inşallah durduracaklar. Nasıl Millet İttifakı’nın belediyelerinde huzur, bereket hâkim olduysa, inşallah 14 Mayıs’tan sonra da Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu birinci turda seçilmek sureti ile artık huzur ve berekete doğru gideceğiz.