featured

Katar, Dünya Kupası’nda başarılı bir sınav verebildi mi? – Gökhan Bozkurt

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Katar’da düzenlenen 22. FIFA Dünya Kupası nihayet bitti.

Turnuva öncesi yaşananlar ve önyargılarımdan dolayı Portekiz’in maçlarına biletim olmasına rağmen bu Dünya Kupasına bilerek ve isteyerek gitmedim.

Benimki kendimce küçük ve kişisel bir protestoydu ancak gördüm ki birçok futbolsever de benim gibi düşünmüş. Diğer dünya kupalarına göre ülkeye gelen taraftar sayısı oldukça düşük kaldı.

Peki tepkimiz ne içindi?

FIFA’nın kendi resmi sitesinde açıkça göreceğiniz üzere 7 değeri vardır. FIFA’nın hiçbir hareketi ve kararı bu yedi temel değere aykırı olamaz.

Bunlardan birincisi  şeffaflıktır. Bu yüzden ilk tepkiler kupanın Katar’a verilişiyle alakalıydı. Ayyuka çıkan rüşvet iddiaları FIFA ve UEFA başkanlarının görevden alınmasıyla sonuçlandı.

FIFA’nın ikinci değeri hesap verilebilirliktir. Onca davaya, görevden alınmalara, soruşturmaya karşın Katar konusu FIFA’da tekrar gündeme hiç gelmedi. FIFA başkanı ve yönetim kurulu değişti ancak hiç kimse eski defterleri açmadı. Turnuvanın ev sahibine dokunulmadı. Kısacası hesap verilmedi.

FIFA’nın üçüncü değeri ise doğruluktur. Katar küçük bir ülke, bu yüzden turnuvayı aldığında tüm maçların yapılmasına yetecek kadar stadyumu yoktu. İnşaatların turnuva tarihine yetişmesi için on binlerce yabancı işçiyi insani olmayan şartlarda çalıştırdılar. Katar’ın yaz sıcağında bile bu işçiler açık havada çalışmaya zorlandı. Bu özünde bir insan hakları ihlaliydi. Başta FIFA olmak üzere hiç kimse bu duruma itiraz edemedi. Bu yapılanlar ‘doğru’ değil diyemedi. FIFA kuruluş değeri olan doğruluktan saptı, sustu, görmezlikten geldi. Guardian’ın haberine göre 6500 işçi statların ve diğer gerekli inşaatların turnuvaya yetişebilmesi için çalışırken öldü.

FIFA’nın dördüncü değeri dayanışmadır. Dayanışma kavramı kapsamında FIFA ve UEFA her türlü ayrımcılığa karşı durmak zorundadır. Futbolseverler uluslararası bir maç izlerken ‘No to Racism / Irkçılığa Hayır’ sloganını gördüklerini hatırlayacaklardır. İşte bu FIFA’nın dayanışma ilkesinin bir örneğidir. FIFA, UEFA gibi kurumlar her türlü ayrımcı ve dışlayıcı davranışlara karşı tavır sergilemek zorundadır. ‘‘Banane’’ deme hakları yoktur! Bu tutumları bir tercih değil zorunluluktur. Dolayısıyla günümüzde etkinlik düzenlemek isteyen ülkelerin öncelikle evrensel değerlere saygılı olması gerekir. Mesela bu yüzden turnuvayı diktatörlükle yönetilen bir ülkeye vermezler veya alenen insan hakları ihlali yapılan ülkelere turnuva düzenleme hakkı tanınmaz. Katar bu bağlamda da ideal bir aday değildi. Cinsiyet eşitliği, kadın hakları, LGBT hakları gibi konularda oldukça geri kalmış, hatta baskıcı bir ülkeydi.

FIFA’nın beşinci değeri cesarettir. Yine FIFA’nın kendi sitesinde yazan açıklamaya göre cesaretin anlamı ‘‘her türlü zorlamaya ve tehdide karşı cesurca karşı duymak ve sesini çıkarabilmektir’’. Kadın-erkek eşitliği, işçi hakları, LGBT hakları gibi konularda Katar’ın eksikliğini turnuva öncesi bazı futbolcular ve federasyonlar tepkiyle karşıladı. Bunun üstüne FIFA Katar’da bu tür konulara değinen, maç önü, maç esnası veya maç sonunda protesto gösteren her oyuncuya sarı kart gösterileceğini ve ceza verileceğini açıkladı. Böylece FIFA kendi ‘cesaret’ ilkesine karşı gelen bir söylem ve eyleme imza attı. FIFA bir anlamda en önemli evrensel değer ‘ifade özgürlüğüne’ bile sansür uyguladı. Nitekim, Almanya Milli Takımı çıktıkları ilk maçta takım pozunu ağızlarını kapatarak verdi. Bu FIFA’ya karşı net bir protestoydu.

FIFA’nın altıncı değeri adalettir. Yukarıda saydığımız bir çok konunun yanı sıra FIFA’nın hiçbir federasyona, kulübe ve futbolcuya sormadan turnuvayı yaz aylarından kış aylarına alması, Dünya’daki bütün önemli ligleri durdurması adil bir davranış olarak karşılanmadı.

FIFA’nın son değeri ise demokrasidir. Dolaysıyla demokratik olmayan ülkelere turnuva düzenleme hakkı vermesi teamüllere uymaz. Katar’da her ne kadar göstermelik seçimler yapılsa da esasen irsi, soya dayalı bir monarşi vardır.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı insanlar Katar’daki Dünya Kupası’na mesafeli yaklaştılar.

Türkiye’de ise Müslüman bir ülke olmasından, açılış töreninde Kuran-ı Kerim okunmasından dolayı sempatiyle yaklaşanlar oldu. Aslına bakarsanız İslami yönden de Katar’daki Dünya Kupası tartışılması, hatta eleştirilmesi gereken bir etkinlikti.

Turnuva için toplamda 220 Milyar Dolar harcandığı tahmin ediliyor. Tekrar edeyim, 220 Milyar Dolar! Bu rakam Türkiye’nin yıllık bütçesinden daha büyük. Şöyle açıklayayım. Türkiye gibi 85 milyonluk büyük bir ülkenin 1 sene boyunca her türlü hizmete ayıracağı paradan, yapacağı her türlü yatırımdan, ödeyeceği bütün maaşlardan, aklınıza gelen her türlü konuda harcayacağı toplam paradan daha fazlasını Katar 30 günlük etkinlik için harcadı.

Hem hadislerde hem de Kuran’da israfın haram olduğu açıkça belirtilir. Peki peygamberin kapı gibi ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisi dururken bu yapılan İslami midir? Dünya’da milyonlarca Müslüman aç ve açıktayken, yüzbinlerce yetim, öksüz fakirlik içinde yaşarken, milyonlarca Müslüman mülteci savaş yüzünden evsiz kalmışken (ki Katar’ın ülkesine mülteci kabul etmediğini de belirtelim) 30 gün için 220 Milyar dolar harcamak övünülecek bir şey midir, eleştirilecek bir şey midir?

Bu eleştirileri ortaya koyduktan sonra şunu da belirtelim. İşin organizasyon boyutuna baktığımızda Katar’daki Dünya Kupası beklenenden daha iyi geçti. Bu noktada iyi iş çıkarttılar diyebiliriz. Ülkelerinin tanıtımı adına başarılı bir organizasyon oldu. Özellikle grup maçlarından sonra oynanan futbolun kalitesi, sürpriz sonuçları ve final maçıyla tarihte iz bırakan turnuvalar arasına girdi.

70. dakikaya kadar tarihin en heyecansız finali olmaya doğru ilerlerken belki de tarihin en heyecanlı, en iyi ve Messi’den dolayı en anlamlı finallerinden birisine tanıklık ettik. Bu yönüyle de bu turnuva futbol tarihindeki özel yerini aldı.

Katar futbola ne katar? sorumuzun cevabı kısacası; Giydiği biştiyle Şeyh Messi oldu.

İyisiyle kötüsüyle bizim olmadığımız bir Dünya Kupası daha geride kaldı.

Kıssadan hisse biz üstümüze düşen dersi çıkaralım.

Dün gece aynı kulübün iki oyuncusu Dünya Kupası finalinde ayrı milli takımlarla üçer gol attılar. İkisinin piyasa değeri belki de 1 milyar doları buluyor. Bu aklını başına alan kulüp yöneticilerimiz için aslında önemli bir göstergedir. Avrupa’da Avrupa takımlarıyla ‘para harcayarak’ rekabet etme dönemi çok bitti. Artık parayla hiçbir zaman onların elinden yıldız oyuncuları kapamayız. Dolayısıyla kötünün iyisine milyonlarca Euro çarçur edip kendi egolarımızı tatmin etmek yerine, paramızı da enerjimizi de bu ülkeye Dünya Kupası finalleri oynatacak kendi oyuncularımızı yetiştirmeye harcamalıyız.

Haber Kaynağı www.aykiri.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Katar, Dünya Kupası’nda başarılı bir sınav verebildi mi? – Gökhan Bozkurt

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!