Fauda diye bir Netflix dizisi var, aslında 2015 yapımı ama ben yeni seyrettim açıkçası ve benden önce seyredenlerin dikkatini çeken 1. Sezon, 11. Bölümdeki bir diyalog doğal olarak benim de dikkatimi çekti Tamam 8 sene kadar geç kalmış olabilirim ama ben de fark ettim neticede oradaki ayrıntıyı.
Ben üzerine bir detay daha yakaladım, diyeceğim ama ona pek de yakalama denmez orası biraz zorlama oldu tabi. O sebeple de başka bir çok yerde de denk geldiğiniz o meşhur diyalog ile başlayalım konuya. İzlemeyenler için de dizi hakkında kısa bir özet geçeyim. Dizi, öldürdüğünü sandığı teröristin hayatta olduğunu öğrenen eski bir ajanın hikayesini anlatıyor. İsrail ajanı olan Doron Kavillio, Abu Ahmad adlı bir Hamas liderinin peşindedir. Abu Ahmad’ı öldüren Doron, işinden ayrılır ve yeni bir hayat kurar. Bir gün Abu Ahmad’ın aslında ölmediğini öğrenen Doron, yarım kalan işini tamamlamak için ajanlığa geri döner.
Dizi biraz aksiyon kıvamında olsa ve İsrail yapımı olsa da ilginç bir şekilde ön kabulleriniz yoksa iki taraf için de üzülmenizi sağlama becerisine sahip. Ben de bunu başaramamış olsa da tarafsız bir göz için bu izlenimi sağlama şansı var kesinlikle. Tam olarak doğduğun yer kaderini belirler mantığını işlemeye çalışmış bir dizi. O ortamda yaşayan ve onca ölüm gören insanların başka bir şansları olmadığı ana fikri üzerinden yürüyor dizi.
Elbette insan Fauda ne demek diye de merak ediyor, tabi ki sadece ben merak etmemişim ve dizinin yapımcı ve senaristine de bu soru sorulmuş daha önce. Senaryo ortağı Avi Issacharoff ile ‘Fauda’yı yaratan Raz’ın bir röportajda açıkladığı gibi , “Arapça’da ‘fauda’ kaos demektir. “1980’lerin sonunda, 1990’ların başında, İsrail’de başlayan ilk intifada vardı. Arap halkı bu ‘fauda’ kelimesini ‘dışarı çıkıp gösteri yapalım’ anlamına gelen bir sembol olarak kullanmaya başladı, ancak İsrail’in gizli tarafında askerler, birinin Yahudi ya da İsrailli olduğunu öğrendiğinde ve kendilerinin Yahudi ya da İsrailli olduğunu anlayınca ‘fauda’ kelimesini kullanmaya başladılar. Yandı. Telsizi ararlar ve ‘Dinle, faudamız var’ derlerdi. Bu, kurtarıcıların gelmesi için bir koddu.”
Hem Raz hem de Issacharoff, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) Duvdevan Birimi’nin eski üyeleridir. Duvdevan veya Birim 217, Arap bölgelerinde hassas hedefleri yakalamak veya etkisiz hale getirmek için yüksek riskli gizli operasyonlar yürüten bir terörle mücadele ekibi olarak biliniyor.
Bu ön bilgilerden sonra dönelim yeniden 1. Sezon 11. Bölümde yaşanan diyaloğa. Orada bir Hamas lideri olarak tanıtılan ve derin acılar çekmiş olan Abu Ahmad, bir intihar saldırısı planlamaktadır ve bu saldırıyı da sarin gazı ile yapmak için gaz tedarikini bile gerçekleştirmiştir. Ancak Doron ile yaşanan ve küçük kızının da dahil edildiği bir esir değişimi olayı nedeni ile var olandan daha acımasız bir noktaya evrilmişitir.
Bu konuda kendisine yardım edecek olan en güvendiği adamı ile konuşurken de işte o herkesin dikkatini çeken diyalog yaşanır. Abu Ahmad daha önce kulelere saldırmayı düşünürken artık bir sinagog saldırısından bahsetmektedir. Yardımcısı bunun delice olduğunu söyler ve çok sivilin öleceğini söyler. Ahmad aslında amacın bu olduğunu ifade eder. Yardımcısı sinagogdan bahsetmediğini İsrail’in buna kesinlikle misilleme yapacağını söyleyince Ahmad, bunu bildiğini ifade ederek, “ İsrail öyle bir kıyım içine girecek ki başta, İran olmak üzere hiçbir Müslüman ülke seyirci kalamayacak der. Hatta ABD’nin İsrail’e vereceği desteğin bile geç kalacağını söyleyerek, “Bugüne kadar yaptıklarımız bir şey değiştirmedi” der.
İşte bu diyalog da birçok kişinin dikkatini 7 Ekim saldırıları olunca hatıralarında yeniden canlandı elbette. Dediğim gibi ben yeni seyrettim diziyi olaya tesadüfen denk geldim ama benim de dikkatimi çekince de bölümün tarihine bakayım diye geçti aklımdan. 8 Ekim 2016 tarihini görünce de biraz daha sinirim bozuldu. Ama konu Batı ve/ya İsrail olunca hele de İsrail olunca insanın sadece sinirleri bozulmuyor elbette.