Oğuzhan Koç’la ilişkisini nikâh masasına taşıyan Demet Özdemir, L’Officiel Dergisi’ne verdiği röportajda aşk hakkında konuştu.
Oyuncu, üzülmekten korktuğu için aşkını gizleyenlere seslendi:
“Üzülmekten veya kırılmaktan korktuğunuz için duygularınızı saklamayın. Paylaşmadan içinize gömdüğünüz aşkın hiçbir kıymeti yok. Öyle dünyayı kurtaramazsınız, benden söylemesi.”
Aşkın da artık ‘tüketilebilen bir ürüne dönüştüğünü’ söyleyen Özdemir, şöyle dedi:
“Tüketim adı altında bahsettiğimiz hiçbir şey, içinde aşkı ve sevgiyi barındırmıyor. Olsa olsa beğeni, etkilenme veya vakit geçirmek olabilir. Galiba merakımız kalmadı. Yitip gitti. Her şey elimizin altında, anında ulaşılabilir durumda. Bir de yara almaktan korkanlar kulübü var tabii. Üyelerine geçmiş olsun. Üstüne üstlük yetersizlik hissi de eklenince, yaşanan şey aşkın yanına yaklaşamadan basıp gidiyor.”
Belki gerçekten sevemiyordur
Demet Özdemir, dikkat çekici tespitlerde bulundu:
“Aşk ve sevgi, kabulden geçiyor. Yargılamadan, çekip gitmeden önce karşı tarafın sevgiyle nasıl tanıştığına bakmak, çocukluğuna inmek gerekiyor. Sevmiyor değildir, belki gerçekten sevemiyordur, kim bilir.”
Yorumlara bazen üzülüyorum
Demet Özdemir, sosyal medyadaki yorumların kendisini etkilediğini de söyledi:
“Başlarda çok sinirleniyordum, nihayet başa çıkmayı öğrendim. Takmıyorum diyemem. Bazen üzüldüğüm anlar oluyor. Şahsıma yapılan kırıcı yorumlar bir tarafa, görüp okuyacağımızı bile bile insanların bu denli kötülük kusabilmesi asıl üzüntüm. Nihayetinde herkes kendini yansıtıyor. Yansıyanlar üzücü.”
Mükemmel olmayacak zaten
Demet Özdemir, düğünü öncesi verdiği röportajda evlilik hakkında şunları söyledi:
“Kendimizi birey olarak ne kadar tamamlanmış hissetsek de yeni yolculuklara ihtiyaç duyuyoruz. Birlikte keşfetmek, bu yolculuğun en güzel hali. Oğuzhan ile eğlendiğimiz bir düğünün hayalini kurduk. Yoğun iş temposundan detaylarına çok hâkim değilim. Mükemmel olmalı diye kasmıyoruz. Olmayacak zaten. Her şey bunu kabul etmekle başlıyor. Zaten gelinlik ve damatlık içerisinde ne kadar konforlu hissedilebilir ki?”