“Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür” demiş bilge.
Şampiyonluğa koşar adım giden Galatasaray’ın bu akşamki zaferi büyüktü.
Çünkü rakibi ligin en zorlularından biriydi.
Sivasspor bu sezon Beşiktaş ve Trabzonspor’u yenmiş, Galatasaray ve Fenerbahçe’ye çelme takmıştı.
Ama bu akşamki Galatasaray için zorluğun hükmü yoktu.
Çünkü hedefe yaklaştıkça zorlukların artacağını ve ancak zorluklara hükmedenin kolaylıklara ulaşacağını biliyordu.
Maça ve rakibe resmen hükmettiler.
Zoru kolaya çevirdiler.
Attıkça attılar, gole doymadılar.
Son maçların ilk yarılarında pek etkili olamayan Sarı Kırmızılılar bu kez fırtına gibiydi.
Maça öyle bir başladılar ki, her alanda rakibe üstünlük sağladılar.
Özellikle sol kanattan Barış Alper’in getirdiği toplarla büyük tehlikeler yarattı.
Barış Alper hem toplu, hem topsuz oyunda mükemmeldi.
Galatasaray bu baskılı oyununun sonucu Ziyech ile daha 12. dakikada öne geçmesine rağmen tempoyu düşürmedi.
Vitesi hiç küçültmedi.
Aynı hırs, aynı istekle saldırdıkça saldırdı.
Hücum hattında Torreira, Mertens, Ziyech ve İcardi dörtlüsü öyle bir uyum gösterdi ki, 2.gol kaçınılmazdı.
Ve 38.dakikada Mertens ile o gol geldi.
İlk 45’de Sarı Kırmızılılar tüm istatistiklerde rakibine fark atması futbolunun karşılığıydı.
Galatasaray 2.yarıya da aynı istek, aynı tutku ve aynı tempoda başladı.
58.dakikada duran toptan bir gol yese de, ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Kazanma isteği ile hedefe ulaşma arzusu birleşince, sarı kırmızılı futbolcuların kişisel mükemmelliği daha da arttı.
Öyle bir saldırdılar ki, Sivasspor belki de Caner’in ayağından kazandığı gole pişman olmuştu.
Önce İcardi, sonra Ziyech bir dakika içinde skoru 4-1’e getiriverdi.
Galatasaray durmak bilmiyordu.
Artık sahada sarı kırmızı bir resital vardı.
Mertens ve İcardi’nin golleri bu resitalin doruklara çıkmasıydı.
Düşünün.
Galatasaray 6-1 önde, maçın bitimine 10 dakika var, hala saldırıyor, hala gol arıyor.
Durmuyor, durdurulamıyor.
Futbolcular oynadıkları futboldan keyif alıyor, tribünler çoştukça, çoşuyor.
Ve zafer böyle geliyor.
Bu maçta Fenerbahçe’nin Galatasaray’dan ders alması gereken bir gerçek de ortaya çıktı.
Tempoyu 90 dakika hiç düşürmemek.
Sarı Lacivertliler 15 gün önce bu Sivasspor ile oynamış, iki kez öne geçmesine rağmen tempoyu düşürdüğü için 2 puan yitirmişti.
Galatasaray öyle yapmıyor.
İki, üç farklı önde olsa bile tempoyu hiç düşürmüyor, bastıkça basıyor, attıkça atıyor.
Böylece rakiplerinin nefes almasına, umutlanmasına bile fırsat vermiyor.
Başarısındaki en büyük özellik bu.
Ve bu takım şampiyonluğu anasından emdiği süt kadar hak ediyor.
Alkışlar Galatasaray’a.