Nurdoğan ARSLAN ERGÜN
Türkiye, 6 Şubat’ta yaşadığı depremin hem sosyal hem de ekonomik yaralarını sarmaya çalışıyor. 20 milyar doları aşan ihracatıyla özellikle tekstil ve hammaddeleri, gıda, makine gibi alanlarda üretim üssü olan bölgenin toparlanma süresi ‘en iyimser’ tahminle bir yıl olarak öngörülüyor. Ancak sıkıntı sadece üretimin aksamasıyla sınırlı kalmıyor; bölge iş insanının önünde beşeri sermayenin kaybı, yaklaşan çek ödemeleri, işletme sermayesi, piyasaya olan borçlar, ötelenen ancak ödeme günü yaklaşan krediler gibi bir dizi sorun bulunuyor.
Depremin etkilediği 11 ilin Türkiye ekonomisindeki payının yüzde 10 olduğunu söyleyen Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Koordinatör Başkanı Ahmet Fikret Kileci, ivedilikle çözüm üretilmediğinde sadece bölgenin değil ülke ekonomisinin ‘yara’ alacağına dikkat çekti. Sadece şubat ayında bölge ihracatında yüzde 44’lük düşüş yaşandığını hatırlatan Kileci, “Üretim olmazsa ihracat da olmaz” diyerek bölge işletmelerine uzun vadeli deprem kredisi desteği istedi. Kileci’ye göre, 6 ay ötelenen ödemelerin kalan tutarları faizsiz olarak en az 2 yıl olarak uzun vadeye yayılmalı.
“Yıkılan fabrika personeli desteklensin”
Yaklaşan çek takaslarına da dikkat çekerek “Çekleri devlet ödesin çek sahibi devlete borçlansın” diyen Kileci, böylece üçüncü kişilerde de hak mahrumiyeti yaşanmayacağını söyledi. Kileci, “Bunun adına çek kredisi mi dersiniz ne derseniz deyin, çeklerin yazılmaması sicilin bozulmaması lazım. Sistemin kilitlenmemesi gerekiyor” dedi.
En önemli noktalardan birini de bölgedeki iş gücünün kaybı olarak gösteren Kileci, “Beşeri sermaye yerinde kalmalı” dedi. Bölge nüfusunun yüzde 25’inin gittiğini söyleyen Kileci’nin bu noktadaki önerisi ise, bir yıl boyunca devlet işveren üzerindeki yükü kaldırsın ve işveren kesintiler toplamını işçiye maaş olarak versin. Yıkılan, üretim yapamayan fabrikaların personeli desteklensin.
Bu işletmelere finansman sağlansın. Kileci, şöyle devam etti: “İnsan kaynağının kaybı parayla çözülecek bir sorun değil. Bizim bölge olarak en önemli silahımız insan. Ustalarımız var, yetkin insanlarımız var. Bunları kaybedersek bir daha bölgeye insan getirmemiz çok zor olur. Ve biz şu anda elimizdeki bu kaynağı kaybediyoruz. Bölgeden ciddi anlamda kaçış var.
“Bankalar teminat vermiyor, sigorta yapılmıyor”
Bölgenin yaşadığı başka bir sorunu da “Bankalar çekimize teminat vermiyor. Sigorta şirketleri sigorta yapmıyor” şeklinde dile getiren Ahmet Fikret Kileci, “Batıdaki birçok banka deprem bölgesi yazılı çeki teminat almıyor. Son bir haftadır bununla ilgili çok şikayet duymaya başladık. Sigorta şirketleri gelip sigorta yapmak istemiyor. Bu nasıl kenetlenme olacak? Demiyoruz ki onlar zarar etsin. Koysun önüne deprem şartnamesini ona göre yapsın. Kendi şirketimde yurtdışından sigorta getirttim.”
“İskenderun Limanı, zararın boyutunu büyüttü”
Öte yandan Gaziantep gibi bölgelerde pek çok fabrikada üretimin başladığını dile getiren Kileci, en büyük sorunun bölge ihracatının yüzde 70’inin yapıldığı İskenderun Limanı’nın çalışmaması olduğunu belirtti. Limandan sadece ihraç taşımaları değil üretimde kullanılan ithal hammaddelerin de taşındığını kaydeden Kileci, “2 bin adet yanan, 4-5 bin adet de zarar gören konteyner var. 200 bin doların üzerinde bir zarar” dedi.
4 milyon dolarlık iplik çöp oldu
Binlerce insanın enkaz altında kaldığı depremlerden büyük hasar alan tesislerden biri de 36 yıldır Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren Arsan Dokuma Boya Sanayi fabrikası oldu. Tesiste her biri 750 bin Euro olan makineler kurtarılmayı beklerken acilen yıkılacak olan ağır hasarlı 15 bin metrekarelik iplik boyahanesinde 4 milyon dolar değerinde 130 ton iplik bulunuyor. Fabrika, 25 bin metrekarelik alanda da dokuma ve örgü kumaş boya terbiyesi yapıyordu.
Makinelerin sağlam olduğunu ancak bina ağır hasarlı olduğundan içeri giremediklerini söyleyen Arsan Dokuma Boya Sanayi Ticaret AŞ’nin sahibi Ahmet Açıkgöz, “Sigorta şirketi hasar tespiti yapıyor. Makineleri kurtarmaya çalışıyoruz. Sigortada yüzde 22 muafiyet var. İplikler çöp oldu ancak yarı fiyatına geri dönüşüme veririz. Ama makineleri kurtaramazsak zarar çok büyük olur” dedi.
Makinelerin her birinin 750 bin Euro olduğunu belirten Açıkgöz, 175 adet dokuma tezgahında 400 bin metre kumaş ürettiklerini kaydetti. Bin 500 metrekare idari binanın tamamen yıkıldığını anlatan Açıkgöz, günlük 40 bin metre dokuma kumaş, 30-35 bin ton örme kumaş üretip boyayabildiklerini açıkladı. Geçen yıl 12 milyon dolar ihracat yaptıklarını açıklayan Açıkgöz, “Şubatta elimizde kalan ürünleri ihracata verdik. Ama şu an üretim yok. İhracat durdu” dedi.
“Gündem seçim olmamalı”
Bünyelerinde toplam bin 50 kişinin çalıştığını, çalışanlardan da depremde hayatını kaybedenler olduğunu aktaran Açıkgöz, deprem anında 80 kişilik ekibin örgü boyamada çalıştığını söyledi. Bu ekipte can kaybı olmadığını aktaran Açıkgöz, “En iyimser tahminle üretime geçmemiz bir yılı bulur. Boyahane altyapımız burada, taşınmamız mümkün değil. Boyahane ve dokumada vasıfsız eleman olmaz. 20 yıllık ustalarımız vardı.
Çalışanlara iş veremezsek burada tutamayız. O zaman da barınma boş olur. Barınma yoksa da çalışan olmaz” diye konuştu. Depremde iki yeğeni ve annelerini kaybeden Ahmet Açıkgöz, duygularını şöyle anlattı: “Bu deprem değildi başka bir felaketti. Depremde iki yeğenimi ve annelerini kaybettim. Bir yeğenimi ellerimizle kazarak kurtardık. Her kente bir bakan atanmalı ve o bakanın tek işi o kent olmalı. Bir yılda toparlanmak isteniyorsa gündem seçim olmamalı.”
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin: Alımlar depremzededen yapılmalı, bölge kalkınmalı
“Bu deprem değil başka bir afetti, bunu atlatmamız kolay olmayacak. İlimizde 34 tarihi camiden 22 tanesi hasarlı. 10 hamamdan 1 tanesi hasar aldı. 23 handan 5’i ağır hasarlı. Kalemiz yoğun bakımda. Özellikle Nurdağ ve Islahiye bölgelerimiz ağır yara aldı. Sanayicimizden 3 bin tane konteyner yapmalarını istedik ama malzeme yok. O nedenle prefabrik ve ahşap konteynere geçtik. Küçük sanayide ahşap konteynerlere başladık. Bölgemizi yeniden cazibe merkezi yapmak için aksiyon aldık.
Bölgenin üretim kapasitesinin artırılması ve kampanyalarla buradan çıkan ürünlerin satın alınması için gayret ediyoruz. Yani ‘depremzededen alınmalı, bölge kalkınmalı’ diyoruz. Bir yıl içinde 100 bin kişi için hayatı normalleştirip ekonomiyi düzeltmemiz lazım. Bunun için Japon, Şili modellerini inceledik.
Gaziantep modeli geliştirip tek işi deprem sonrası iyileştirme olan şube kurduk. Gaziantep kendi içinde sıkı bir işbirliği ile yaralarını sarıyor. Sarmazsanız yutarlar sizi; bankacı hemen kredisini çeker, sigortacı gelmez. Dünyada bunu başaran sistemleri inceliyoruz. Bu bir kalkınma modeli. Bu kalkınma modelini bilimle yöneteceğiz. İmar yapısını yeniden düzenleyip arsa üretmek için A2 arsalar imara açacağız. Şehrin çapı genişleyip yeni baştan şehir planlayacağız.”
Nurdağ’da hayat kolay değil
Depremin en fazla hasar bıraktığı bölgelerden Nurdağ’da konteyner kentlerin kurulmasıyla bölge dışına çıkan insanlar dönmeye başlamış durumda. Yaklaşık 12 bin kişinin konteynerde yaşadığı bölgede çadırda yaşayanlarla birlikte 20 bin kişi barınıyor. Bölgede kurulan sosyal marketlerde vatandaşların yiyecek ve giyecek ihtiyaçları puan sistemiyle karşılanıyor. Giyim için 750 puan, yiyecek için 500 puan, çocuklar dahil her bir aile bireyine tanımlanıyor.
Puan sisteminde insanlar TC numaralarıyla alım yapabiliyor, böylece kimin ne kadar malzeme aldığı sisteme giriyor. Japonya’dan gelen gönüllüler de sosyal marketlerde insanlara yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca bu sistemle bölge dışından gelen stokçuların da önüne geçilmeye çalışılıyor. Her ne kadar sistem kurulmaya çalışılsa da Nurdağ’da yaşam hiç de kolay değil. Hala insanların banyo hijyen sorunları devam ediyor.