featured

Bonapartizm

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Emekli Tümgeneral Celil Gürkan’ın “12 Mart’a Beş Kala” isimli anılarını yeniden  okuyorum. Bellek tazelemek babında. 9 Mart cuntasının lideri olduğu gerekçesiyle 12 Mart 1971 muhtırasının hemen ardından 15 Mart günü dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç tarafından nasıl emekliye sevkedildiğini… Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler’in, sağcı belledikleri Adalet Partisi Lideri Başbakan Süleyman Demirel’i muhtırayla nasıl iktidardan devirdikleri… 12 Mart muhtırasına karşı ayaklanma hazırlığında oldukları iddiasıyla yüzlerce kişinin Ziverbey Köşkü’nde nasıl işkenceden geçirildikleri….

1986’da basılan kitabın önsözü rahmetli dostum Uğur Mumcu tarafından yazılmış. Dikkat edin 1986. Oradan bir bölümü buraya almak istiyorum. Günümüze uyarladığımızda arada pek bir fark olmadığı görülüyor. Yorum sizlere kalmış. Ancak ben de yorumumu yapmadan geçmeyeceğim:

“Dünya ‘70’li yıllardan ‘80’li yıllara doğru gelirken bir çok ülkede “ekonomilerin militerizasyonu” süreci yürürlüğe kondu. Siyasal liberalizmden yoksun sistemler üzerine oturtulan totaliter rejim özlemleri dünyada yeni bir model oluşturdu. ‘70’li yıllardan ‘80’li yıllara doğru gelinirken bu sancı yaşandı.

“Ekonomileri militarize eden bu yeni modelin siyasal dildeki eski adı ‘Bonapartizm’dir. Bonapartizm, devleti ‘sınıflar üstü’ bir varlık gibi benimsetmeye çalışan, ancak özünde toplumun ayrıcalıklı kesimlerine dayanan bir diktatörlük biçimidir. Jakobenizm’den bazı yöntemleri kopya çeken Bonapartizm , ekonomileri militarize eden ve böylece az gelişmiş ülkeleri çok uluslu kapitalizm ile bütünleştirmeyi amaçlamaktadır.

“Anılarında görüleceği gibi General Gürkan dünya genelinde yaygınlaşan bu modele karşı ideolojik karşılığını Kurtuluş Savaşı’nda bulan devrimci, halkçı,ulusçu, devletçi, laik görüşü savunan ve 1961 Anayasası’ndaki özgürlükleri genişletmeye çalışan bir akımın son öncülerinden biriydi.

“General Gürkan’ın anılarını okurken askeri müdahalelerin nasıl geliştiğini, ne gibi çalkantılarla karşılaştığını, ihanetleri, döneklikleri, kararsızlıkları-sanki sizler yaşarcasına- öğreneceksiniz. İster ilerici ve devrimci yanlarıyla ‘Jakoben’ kavramını seçelim, ister Gürkan ve arkadaşlarına ‘Son İttihatçılar’ diyelim, bu umutsuz çırpınışlar 9 Mart 1971 günü büyük bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Bu yenilgi beraberinde bir çok yararlı ders de getirmiştir.

“Derslerden biri şudur: Sivil demokrasi yaşadıkça askeri müdahale ortamı olmaz. Kendiliklerinden cunta kuranlar olsa bile bu cuntalar başarıya ulaşamazlar. Önemli olan sivil demokrasinin bütün koşullarıyla işlemesi ve işletilmesidir. Bunun sorumluluğu askerlerden çok sivillere düşer. Demokrasiyi yaşatmayan sivillerin olağanüstü dönemlerde askeri yönetimlerden yakınmalarının da bir yararı olmaz.

“İkinci ders, hukuk devletinin niçin yaşamsal bir değere sahip olduğunu gösteriyor. İstanbul’un orta yerinde bir koru içindeki köşkte insanlar elleri ve ayakları zincirlenerek en acımasız işkencelerden geçiriliyorlar. Bu işkencelerde devrin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarıyla ilgili suçlayıcı ifadeler alınıyor ve bu işkenceleri yapanlar ve yaptıranlar daha sonra ödüllendiriliyorlar. “Alınacak üçüncü ders, bir yenilgiden sonra bu ihtilal toplantılarına katılanların anıları yayınlanınca nasıl hazan yaprakları gibi tirtir titrediklerine tanık olunarak yaşanıyor…

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Haber Kaynağı www.muhalif.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Bonapartizm

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!