İnternet arama motorları, bir psikolojik şiddet biçimi olan “body shaming” yani “beden aşağılama”nın halk arasında daha fazla merak edildiğini ortaya koydu. Kavramın Google’daki aranma sıklığı son 5 yılda istikrarlı artış gösterdi.
Yahoo Health tarafından 13-64 yaş arası 2 bin katılımcıyla yapılan araştırmaya göre, ergen kadınların yüzde 94’ü ve ergen erkeklerin ise yüzde 64’ü bedenleriyle ilgili aşağılanmaya maruz kaldı.
Uluslararası Yeme Bozuklukları Dergisi’nin yayımladığı ve İsviçre’de 1000 yetişkin kadın üzerinde yapılan başka bir araştırmaya göre de kadınların yüzde 73’ü normal kilolarda oldukları halde fazla kilolu olduğunu düşünüyor. Araştırmaya katılan normal kilolu kadınların yüzde 70’inden fazlası daha zayıf olmak istediğini söylüyor.
Kadın Ruh Sağlığı Arşivleri dergisinin hazırladığı siyahi 160 yetişkin kadının katıldığı bir diğer araştırma ise kadınların yüzde 75’inin kilolarından memnun olmadığını ortaya koydu.
İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nursem Keskin Aksay, AA muhabirine, beden aşağılama kavramının son yıllarda daha sık kullanılmasına rağmen, terimin kökeninin çok daha eskiye dayandığını kaydetti.
Aksay, beden aşağılamayı “Bedenin herhangi bir özelliği yüzünden bu engellilik, kilo ya da etnik nedenler olabilir, ayrımcılığa uğraması veya ötekileştirilmesi” olarak tanımlıyor.
Feminist Aktivist Rümeysa Çamdereli de beden aşağılamanın daha çok kadınlara yapıldığına dikkati çekerek, “Kadın bedeni, ataerkil yapının da gereği olarak herhangi bir çekişmenin, sürtüşmenin, bir güç dengesinin içinde sembolleştirilerek araç haline getiriliyor. Bu, aslında dünyanın var olan yapısına işaret ediyor. Neden böyle? Çünkü kadınlar bu tarz olumsuz jestlerde araçsallaştırılıyor.” dedi.
Beden aşağılamanın kökeni “sömürgeci zihniyet ve ırkçılık”
Uzmanlar, kişilerin beden algısının eskiden bugüne sürekli değiştiğine işaret ediyor. Buna örnek olarak da 1800’lerden önce şişman olmak, kişinin zengin olduğunun ve yiyeceğe erişiminin olduğunun işareti olarak kabul edilirken, zayıflık ise yoksulluğu temsil ediyordu.
Ötekileştirmenin her zaman yanında başka kavramlarla ortaya çıktığına dikkati çeken Aksay, beden aşağılamanın ırkçılıkla ilişkisini göçmenler üzerinden verdiği örnekle açıkladı. Aksay, “Suriyeliler gelmeden onlarla ilgili özellikler buraya gelir. Aslında hiç bilmememize rağmen Arap kültürü şudur, bu yüzden böylelerdir, şöyle yeme içme kültürleri vardır. Hatta sömürgeleştirme döneminden siyahiye atfedilen bir sürü şeyin onlara atfedildiğini görürüz. Özellikle göçmenlerde erkekler çok fazla tartışılıyor. Neden? Çünkü erkeği ‘potansiyel tecavüzcü’ olarak görmek yine sömürgeleştirme tarihinin önemli unsurudur. Çünkü ‘gelişmemiş erkek o yüzden içgüdüleriyle hareket ediyor, tehlikeli’ gibi. Bunların hepsi Body Shaming ile çok alakalı.” görüşünü paylaştı.
Beden aşağılamanın birçok nedeninin olabileceğine işaret eden aktivist Çamdereli ise “Yaşadığımız dünya, bu post-modern dönem diye bahsedilen dünya, hiçbir zaman tek bir kimlik ya da tek bir meseleyle ilgilenmiyor. Hatta bunun üzerine kafa yoranlar biraz kesişimsellik tartışmasına da işaret ediyor. Yani herhangi bir ayrımcılığa uğradığınızda bu ayrımcılığa hangi kimliğinizden dolayı uğradığınızı anlayamadığınız bir dünyada yaşıyoruz. Bir kadına bedenini aşağılayan bir jest söylendiğinde bunun onun ırkıyla da ilgisi olabilir. Ten rengiyle de ilgisi olabilir. Politik görüşüyle, hatta bazen siyasi tartışmaların konusu olabilir ve bu Türkiye’de yaşadığımız bir şeydi. Bazı lider eşlerinin çirkinliklerine dair örneğin önemli siyasi liderlerin çirkinliklerine dair birçok linç olmuştu.” diye konuştu.
Çamdereli ayrıca Batı’da oryantalist bakış açısının hala yaygın olduğunu belirterek, özellikle mülteci kriziyle oryantalist ögelerin, Doğulu kadınları dışlamada daha sık kullanıldığını vurguladı.
Rümeysa Çamdereli “Oryantalizmin temel meselesi buydu aslında, bir kültürel ögeyi ne kadar dışsallaştırırsanız, ne kadar otantik yönleriyle öne çıkarırsanız o kadar kolay sömürürsünüz.” sözlerini sarf etti.
Medyanın “beden algısı” üzerindeki etkisi
Uzmanlar bedene yönelik aşağılama vakalarının artmasında medyanın rolüne de vurgu yapıyor. “Developmental Psychology” dergisinin 13-17 yaş arası genç kızlar üzerinde yaptığı araştırmada, katılımcıların yaklaşık yüzde 50’si, moda dergilerinde gördükleri modeller kadar zayıf olmak istediğini bildirdi.
Sadece bir Barbie bebeği izlemenin 5-8 yaş arası kızlarda vücut saygısını olumsuz etkilediği ve incelik arzusunu artırdığı ortaya çıktı.
Diğer yandan “Beden Aşağılama” kavramının daha fazla tartışılmaya başlanması ile idealize edilen bedenler de değişmeye başladı.
Uzman psikolog Dr. Feyza Bayraktar ise bu değişimi “Bir dönem çok ince bedenler ideal iken, bir dönem atletik kadın beden şekli ideal olmaya başladı. Son yıllarda da kum saati bedenleri idealize edilmeye başlandı.” diye yorumladı.
Aktivist Çamdereli’ye göre bu değişimin nedeni popüler kültürde yeni trendlerin oluşması. Çamdereli, “Şu anda böyle bir akım var. Büyük bedenleri de görünür hale getirmek çok büyük şirketlerin, çok büyük markaların büyük beden modelleri kendi bünyelerine kattığını görüyoruz.” açıklamasında bulundu.
Uzmanlar, kadını obje olmaktan çıkarma tartışmalarının sonuç vermesini pozitif gelişme olarak değerlendiriyor ancak kadının bu kez de özne olmaya başladığını belirterek, bunun da yeni sorunlara yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Aksay, uluslararası şirketlerin idealize edilen bedenlerin dışına çıkarak her türlü ırk ve bedenden kişiyi dini kimlikleri de dahil olmak üzere ayrım yapmadan görünür kılmasını “direnişi kendi iktidar mekanizması içinde görünmez kılma” eylemi olarak tanımlıyor. Aksay, kadının özneleşmesinin oluşturacağı tehlikeler için de “Kapitalizmin ve liberal bir ekonominin içinde markalar herkesi temsil ederek benim direniş alanlarımı daraltıyor. Haksızlığa uğradığım bir olay yaşadığımda bunu savunamıyorum çünkü biz zaten sizin hakkınızı savunuyoruz diyorlar. Biz ayrımcı değiliz diyorlar.” düşüncesini dile getirdi.
Bayraktar da kapitalizmle eşgüdümlü ilerleyen medyada günden güne değişen beden algılarıyla ilgili dikkatli olunması gerektiğinin altını çizerek, “Biz bunu yıkamayız ama farkındalık yaratabiliriz. İlla ki ideal bedenler olacak. Onları değiştiremeyiz. Bunun farklı nedenleri var. Biz bunu değiştiremiyorsak farkındalık kazanmamız gerekiyor ki hangi mesaj neden veriliyor bunu bilelim ve ona göre kendimizi korumaya çalışalım.” dedi.
“İnsanlarda ölümle sonuçlanabilecek etkiler bırakabilir”
Diğer yandan uzmanlar beden aşağılamanın, insanların sağlığı ve davranışları üzerinde de ciddi sonuçları olduğunu belirtiyor.
Bayraktar, beden aşağılamanın en çok yeme bozukluklarına, depresyona, kaygı bozukluklarına, sosyal fobiye ve beden dismorfik bozukluğa (Kişinin fiziksel kusuru olsun olmasın dış görünümü ile aşırı derecede uğraşması ve meşgul olması) neden olduğunu aktardı.
Özellikle yeme bozukluğu ve depresyonun ciddi sorunlara yol açabileceği uyarısında bulunan Bayraktar, “İnsanlar yeme bozukluklarından dolayı hayatlarını kaybedebilirler. Bu ölümle sonuçlanabileceği gibi birçok sağlık sorunlarına da yol açabilir.” diye konuştu.
ABD’de yapılan ve “Journal of Adolescent Health” dergisinin yayımladığı son araştırmalarda, 4 bin 701 ergen erkekten yüzde 23’ünün, bir yıllık takipte sağlıksız kas geliştirdiği bildirildi. Bu oran 7 yıllık takipte yüzde 30’a yükseldi. Ayrıca vücut görüntüsünü değiştirmek için kas artışını teşvik eden sentetik hormonlar kullanan yetişkinlerin, kullanmayanlara göre 3-4 kat daha fazla depresyon ve anksiyete geliştirme olasılığı olduğu tespit edildi.