featured

Atalay için “Usul hatası yok” diyen Kurtulmuş’tan bireysel başvuru açıklaması

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı” diyen Kurtulmuş, iki yargı kurumu olan AYM ve Yargıtay arasında “içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktığını, bu nedenle yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa” dedi.

“15 Temmuz’da hedef haline gelmiş devlet kendini korur”

AYM’nin kararına uyulmamasını ve akabinde Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini anayasaya darbe olarak yorumlayan muhalefeti de eleştiren Kurtulmuş, “‘Anayasa darbesi’ demek maksadını aşan, biraz da lüzumsuz yaklaşım. Anayasa zemini TBMM’dir” dedi. Kurtulmuş, “TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur” diye konuştu.

“İki arsa komşusunun da ele alındığı sürece geldi”

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruların Türkiye’nin uluslararası alanda demokratik açılım açısından çok ciddi şekilde elini rahatlattığını ifade eden Kurtulmuş, ancak AYM önünde çok fazla dosya olduğunu, bunun yargı yükü oluşturduğunu söyleyerek, “165 bin bireysel başvuru dosyası var. AYM temel meseleleri, insan hakları ihlallerini bir şekilde gidermek, karar vermekle ilgili adım olmak yerine, diyelim ki iki arsa komşusunun ihtilafları da hak ihlallerinin ele alındığı sürece geldi. Olağanüstü bir yük var” dedi. Bu yükü çözmenin siyasetin meselesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Bunu çözebilmek için yüzlerce AYM’nin yargıç alması lazım. Bugün uygulamada karşımıza yargı yükü ortaya çıkıyorsa bunu değerlendirmek siyasetin meselesidir. Bunu çözecek olan yer siyasettir” diye belirtti.

Dün AYM’de düzenlenen cübbe ve yemin törenine Erdoğan’la birlikte katılan Kurtulmuş, AYM kararına uyulmaması yönünde karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ni savunan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın katılmamasıyla ilgili de, “Ben Yargıtay Başkanı’nın neden gelmediğini bilmiyorum. Bu meselenin bir şekilde halledilmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Bu tartışma Türkiye’nin gündeminde uzun süre kaldı. Türkiye dikkatini çok daha önemli alanlara teksif etmeli” değerlendirmesi yaptı.

“Geçmiş dönemlerde de Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var”

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi ve yeni anayasa tartışmaları hakkında da değerlendirmelerde bulundu.

Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Teamüllere tamamıyla uygun bir uygulama yapılmıştır. Can Atalay’ın bu kararıyla ilgili süreçte öncelikle, birinci aşamada biz Meclis Başkanlığı olarak beklettik. Hem sürecin tamamlanması hem de ola ki, yeni bir hak ihlali kararı verilirse yerel mahkemenin uyma ihtimali dolayısıyla bir süre beklettik. Sonunda Anayasa’nın amir hükmü gereğince kesinleşmiş yargı hükmünün Meclis’te okunmasının zarureti var. Milletvekilliği düşürülmesi başka bir süreç, milletvekilinin düşmesi başka süreç. Bir fezlekenin gelmesiyle milletvekilliğinin düşürülmesi. Burada kesinleşmiş mahkeme kararının sadece Meclis’te okutulması, daha doğrusu Meclis’in bilgilendirilmesi zaruri bir adımdır. Burada görüş farklılıkları var. Meclis Başkanı olarak şuna dikkat ettim, iki yargı kurumunda ihtilafta TBMM’nin taraf olmaması için böyle bir yol izlendi. Geçmiş dönemlerde de bu şekilde doğrudan mahkemenin, Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var. Burada Meclis’in teamüllerine uygun şekilde süreç işletilmiştir.

“Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur”

TBMM Başkanlığı olarak yaptığımız bir sürü yurt dışı seyahat var. ‘Yarın seyahate çıkıyorum’ diyerek kendiliğinden oluşturulan süreç var. Aylar öncesinde hazırlanarak, tarih aralıkları belirlenerek titiz çalışma sonrası bu seyahatler belirleniyor. Gerçekten son derece haksız, mesnetsiz bir suçlamadır. Ne zaman TBMM’nin Bahreyn ziyareti aylar öncesi bellidir. Zaten nöbetçi Meclis Başkanvekili arkadaşımız kimse onu okutacaktır. Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur. Teamül, yazılı olmayan kurallardır. Yıllar içinde oluşmuş. Bunlardan birisi de Meclis Başkanı’nın hangi oturumlara başkanlık edeceğiz. TBMM’nin açılışında, bütçe görüşmelerinde ilk ve son gün başkanlık eder. 23 Nisan oturumlarına başkanlık eder, özel oturumlar olursa başkanlık eder. Zaten teamülde Meclis’in normal işleyişinde başkanlık etmesi sözkonusu değildir. Ama isterse her oturuma başkanlık edebilir. Her açıdan normal, teamüllere, usule uygun bir çalışma yürütülmüştür.

“Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır”

Anayasa Mahkemesi nasıl kara verecek? Süreç nasıl işleyecek? Yapılan başvuruları hangi zaman aralığında gündeme alacak? Bunları göreceğiz. Ben hep şunu söyledim; genellikle tekil olayların üzerinde yoğunlaşarak, o günkü aktüel tarafları üzerinden siyasi tartışma haline getirmeyi maalesef başarıyoruz. Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa.

“15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet kendini koruru”

Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden. Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez. 400’ü bulursa doğrudan doğruya değişikliği yapar, 360’la referanduma gider. Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur. Türkiye’de kronikleşmiş olan birtakım meselelerde adım atmamızın zaruri olduğuna inanıyorum. Burada Yargıtay da kendi yetkilerini kullanırken ilgili anayasada yetkilerini kullanarak süreci oluşturuyor. Örneğin Anayasa’nın 14. maddesindeki devlete karşı davranışlar konusunun sarih ve açık bir hale getirilmesidir. Anayasa bunu yasalara izafe ediyor. TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur.

“TBMM’de siyasi partiler bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacak”

Devlete karşı yapılan suçların davranışların ne olduğu, silah atmak, örgüt kurmak, örgüte yardım ve yataklık etmek, bunların tasrih edilmesi gerekir. Özellikle seçilmişlerin hakkını hukukunu koruyan yeni bir anlayış içerisinde ele alınması gerekir. Samimi olarak yaklaşılırsa bu konudaki tartışma alanlarının ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Şu anda Meclis kapalı. Oturumda olduğu bir gün tek tek milletvekili arkadaşlarımızı çağırsak. Çok büyük kısmının ‘evet yeni bir anayasaya ihtiyacımız var’ dediğini biliyoruz. Birisi yeni bir iç tüzüğe ihtiyacımız var. Hakikaten uzun saatler süren, kavgaya gürültüye zemin hazırlayan bir zemin içerisinde. Bunların hepsi konuşuldu. 31 Mart akşamına kadar bu anlamda çok sistematik değişiklikleri gündeme getirmek mümkün olmaz. Anayasa meselesinin konuşulacağı yer Türkiye’nin tamamıdır. Hukuk camiamız, sivil toplumuz, herkese uygun mekanizmalar kurularak görüşlerini almaktır. Belki komisyon üzerinden bu çalışmaları sürdürmek doğru yöntemdir. Herkesin anayasa teklifi olabilir; ama kimsenin anayasa dayatması sözkonusu olamaz. Önce herkesin önyargısız şekilde masaya gelmesi lazımdır. Ondan sonra yöntem bulunur. Aldığım ilk izlenimler TBMM çatısı altında siyasi partilerin bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacağı yönünde görüşe sahibim.

Ciddi bir müktesabatımız var. Yüzlerce toplantı yapılmış. 64 madde üzerinde partilerin uzlaştığı anayasa teklifi var. Bugün belki 94 maddede uzlaşılabilecek. Uzlaşamayız derseniz uzlaşma kapısını açamayız. Sonuçta bir aritmetik var. 360-400 aritmetiği var. Gönlümüz arzu eder ki 600’le çıksın. Bu çok zor tabi. Bu anlamda uzlaşı zemini aramaya başlayınca, partilerin kabul edilemeyecek tekliflerini onlar da görecektir. Zaten demokrasi böyle bir şey. Hiç kimsenin yüzde 100 söylediği kural olarak ortaya çıkmaz ki. Burada iyi niyetli gayret ortaya konursa ortak bir nokta ortaya konabilir. 360’ı bulmak bile bugünkü parlamentoda bir uzlaşıyı gerektiriyor. Hiçbir parti tek başına 360 almadığına göre bu bile bir uzlaşıyı gerektiriyor.

“AYM’de 165 bin bireysel başvuru dosyası var, yargı yükü ortaya çıkıyorsa bunu değerlendirmek siyasetin meselesi”

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru meselesi son yıllarda kabul edilmiş bir şeydir. Türkiye uluslararası alanda çok ciddi şekilde demokratik açılım açısından eli rahatlamıştır. Rakamı yanlış biliyor olabilirim, 165 bin bireysel başvuru dosyası var. AYM temel meseleleri, insan hakları ihlalleri bir şekilde gidermek, karar vermekle ilgili adım olmak yerine diyelim ki iki arsa komşusunun ihtilafları da hak ihlallerinin ele alındığı sürece geldi. Olağanüstü bir yük var. Bunu çözebilmek için yüzlerce AYM’nin yargıç alması lazım. Ortaya konulan hiçbir kural sonuna kadar devam etmeyebilir. Demokrasinin güzelliği burada. Bugün uygulamada karşımıza yargı yükü ortaya çıkıyorsa bunu değerlendirmek siyasetin meselesidir. Bunu çözecek olan yer siyasettir. Konuşulur, hak ihlallerinin sınırlandırılması ya da yeni perspektife kavuşturulması tartışma meselesidir. Niye hak ihlali için insanlar oraya müracaat ediyor. ‘Ben mahkemede hakkımı alamadım’ diyor ve başvuruyor AYM’ye.

“Bu mesele bir anlamda siyasetin çözeceği alandır”

İstinaflarla ilgili beklentilerin karşılanmamış olması var. Bunu bütünleşik yargı sistemi ile ele alınması lazımdır. Biz bireysel yargılama meselesine yeni çerçeve getirelim demek, kategorik olarak şu tarafta olmak değildir. Bu mesele bir anlamda siyasetin çözeceği alandır. Yargıçlar oturup yasa yapamayacaklarına göre. Siyaset de bütünleşik bakış açısıyla bunlar üzerinde çalışmalıdır. Bireysel yargı hakkının kullanılması AİHM’e çok fazla dosyanın gitmesini engelleyen mekanizma. Burada alanlar kısıtlanabilir, bireysel, siyasi haklar bakımından daha üst düzey yargılama mekânı haline getirilebilir.

“Bu bir milletvekilliğinin düşürülmesi değil, milletvekilinin düşmesidir, AYM ne karar verecek göreceğiz”

Kişilerin üzerinden konuşmaya başlarsanız herkesin farklı hukuk anlayışı ortaya çıkar. Bu tartışmaların açık, şeffaf yapılması, ihtiyaçların ne olduğunun ortaya konulması, anayasa değişikliği ise bununla ilgili çalışmaların yapılması lazım. Tartışmalardan, polemiklerden bu meselenin kurtarılması gerektiğini düşünüyorum. Bu işlemde usul hatası yoktur. Bu bir milletvekilliğinin düşürülmesi değil, milletvekilinin düşmesidir. Farklı bir süreçtir. Bir oylama yapılmamıştır. Milletvekilleri el kaldırıp indirmemiştir. Bir fezleke yoktur. Meclis’in bilgilendirilmesi yoluyla düşmesi sözkonusudur. Anayasa Mahkemesi ne karar verecektir, göreceğiz.”

“Ben Yargıtay Başkanı’nın neden gelmediğini bilmiyorum”

Ben Yargıtay Başkanı’nın neden gelmediğini bilmiyorum. Bu meselenin bir şekilde halledilmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Bu tartışma Türkiye’nin gündeminde uzun süre kaldı. Türkiye dikkatini çok daha önemli alanlara teksif etmeli. Türkiye Yüzyılı dediğimiz yeni dönem hedeflerimizi daha nasıl gerçekleştirebiliriz? Anayasa tartışmalarını nasıl demokratik bir olgunluk içerisinde ortaya koyabiliriz. Yeni Meclis iç tüzüğünü nasıl gerçekleştirebiliriz konularına odaklanmamız lazım. Herkesin görevi, yetkisi, sorumlulukları bellidir. Tabii ki kurumlar arasında tartışmalar olabilir.

“Karar, Meclis’in iradesine bağlıdır”

‘Ben bu tartışmanın içinde yokum’ diyene yapacağımız bir şey yok. Buna kim ne katkı sağlayabilirse. ‘Fizan’da bir arkadaş var, anayasa ile ilgili görüşü var’ derse gider onun da görüşünü alırız. Herkesin müspet katılımını sağlamak amaçtır. Sonuçta karar Meclis’in iradesine bağlıdır. Bu sefer tekraren söylüyorum; belli bir noktaya gelinebilir. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra sistemle birlikte yeni ihtiyaçların ortaya çıktığını görüyoruz. Bunların hepsi konuşulabilir önyargısız olarak.”

Haber Kaynağı www.muhalif.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
0
kurnaz
Kurnaz
Atalay için “Usul hatası yok” diyen Kurtulmuş’tan bireysel başvuru açıklaması

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!