İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Roma gezisine 37 gazeteciyi davetli götürmesini eleştirenlerden biri de Ahmet Hakan.“Uçakçı bir gazeteci olarak merak ettiğim bir şey var” başlıklı yazısının sonunda şöyle soruyor:
“Gelelim merak ettiğim konuya: Ekrem İmamoğlu ile yurtdışı gezisine katılan gazeteciler…
– Otel parasını kendileri mi ödediler?
– Yemek parasını kendileri mi ödediler?
Sanırım Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni olduğunun farkında değil. Çünkü İmamoğlu’nun davetli götürdüğü gazetecilerden biri de Hürriyet spor yazarı İsmail Er!
Ahmet Hakan’ın, gezide otel ve yemek parasını gazetecilerin mi, yoksa İBB’nin mi ödediğini öğrenmek için köşesinden soru sormasına gerek yoktu. İsmail Er’i ya da Spor Müdürü’nü çağırıp sorsa öğrenebilirdi merak ettiği soruların yanıtlarını. İsmail Er’in o gezide olduğunu hâlâ bilmiyorsa da başka sorun…
Eğer o geziye gidilmesini yanlış buluyorsa, Genel Yayın Yönetmeni olarak Hürriyet yazarını oraya göndermemesi gerekirdi. Ahmet Hakan hem geziye spor yazarı gönderiyor hem de “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağındaki gazeteciler geyiğinin sonu geldi” diye İmamoğlu’nun gezisini alaya alıyor.
Üstelik de İsmail Er o geziye gitti ama Hürriyet’te 2027 Avrupa Oyunları imza töreni ile ilgili bir haber göremedim. Demek gezinin Hürriyet için haber değeri de yokmuş…
Otel parasını kim ödedi?
Ahmet Hakan’ın sorularına gelince. Otel parasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ödediği söylenebilir. Murat Ongun bu konudaki sorumu “hayır” diye yanıtlamadığı gibi geziye katılanlardan Nevşin Mengü de otel ücretini İBB’nin ödediğini kabul etti:
“Herkes kendi parasını ödesin derseniz, bizim kendi cebimizden hangi siyasinin uçağına biniyorsak onun parasını biz ödeyelim. O bizim boyumuzu katbekat aşıyor. Şu anda Türkiye’de o noktada değiliz.”
Gazetecilerin siyasilerin gezilerine “davetli” gitmeleri ve masraflarını onlara ödetmelerinin kriteri, gazetecilerin ve kurumlarının maddi durumu olamaz. Öyle olsa, o gezide Anadolu Ajansı, Hürriyet, Milliyet, Demirören Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, NOW televizyonu gibi, en ufak maddi sorunu olmayan, bu gezinin harcamalarını rahatlıkla karşılayabilecek birçok medya kuruluşu temsilcisi vardı.
Anlaşılan Nevşin Mengü, “o bizim boyumuzu katbekat aşıyor” derken kendisini kastediyor. Now TV’deki program ve Youtube’daki yayınlarından böyle bir gezi harcamalarını karşılamakta zorlanıyor olabilir elbette. Ama o zaman katılmayabilir. Onun gibi Youtube’da çok izlenen ve etkili bir gazeteci için böyle bir gezinin haber değeri çok da büyük olmasa gerek.
Zaten 2027 Avrupa Oyunları’nın İstanbul’da yapılacak olması nedeniyle düzenlenen imza töreni medyada öyle geniş haber de olmadı. Sadece muhalif haber televizyonları İmamoğlu’nun tören konuşmasının bir bölümünü canlı verdiler, o kadar.
İmamoğlu’nun konuşması “Kobani davası”ndaki kararının açıklanması ile aynı zamana rastladı. Görebildiğim kadarıyla, Sözcü TV, mahkeme salonu önündeki DEM partisi yöneticilerinin açıklamalarını vermek yerine İmamoğlu’nun konuşmasını yayımladı. Halk TV, Eş Başkan Tuncer Bakırhan’dan sonra İmamoğlu’nun konuşmasına döndü.
Yemek parasını kim ödedi?
Gazetecilerin yemek paralarını kimin ödediği sorusuna İBB’nin gezi öncesinde hazırladığı “Taslak Program” metnine bakarak yanıt vermek mümkün.
Programda 16 Mayıs’ta Parco Dei Principi Grand Otel’de kalınacağı ve öğle yemeğinin de “Sayın Başkanımızın ev sahipliğinde” otelin balo salonunda düzenlendiği belirtiliyor. “Yemeğe, Sayın Başkanımızın mahiyetinde (metinde böyle yazıyor) tüm heyet katılım gösterecektir” deniliyor.Bu da gezideki 37 gazetecinin de yemeğe davetli olduğu anlamına geliyor.
Hemen ifade edeyim, taslak programdaki davetli gazeteci sayısı 44. Davetli listesindeki dokuz isim katılmadığı ya da katılamadığı için Roma’ya davetli giden gazeteci sayısı 37. Bu sayıyı da Ertuğrul Özkök’ün yazısındaki isim listesine dayanarak söylüyorum.
Yeri gelmişken belirteyim, bu geziye onca gazeteci katılmışken, meslek etiği ile ilgili bu tartışmaya zemin hazırlayan tüm bilgileri Özkök’ün yazısından öğrendik. Umarım Özkök’ün yazısı siyaset izleyen gazetecilere gözlem aktarmanın değerini anımsatır.
İkinci günün tamamı serbest zaman
Akşam yemeğinde ise gazeteciler ile İmamoğlu’nun resmi heyeti ayrılmış. Programda “Yemeğe sadece İBB resmi heyeti ve TMOK (Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi) temsilcileri katılım gösterecektir, diğer heyet üyeleri için İBB tarafından Molto Restoranda rezervasyon yapılmıştır” bilgisi veriliyor.
Buradan da gazetecilerin Molto Restorandaki akşam yemeğinin “İBB tarafından” karşılandığı anlaşılıyor. 17 Mayıs’taki öğle yemeğinde İmamoğlu yine başka bir restoranda iken gazetecilere otelde “öğle yemeği servisi açılacağı” bilgisi veriliyor. Tabii bazı gazeteciler öğle yemeğini başka restoranlarda yemeyi tercih etmiş olabilir.
Enteresan tarafı, 17 Mayıs’ta gazetecilerin izleyeceği tek bir programın bile olmaması. Saat 14.45’e kadar serbest zaman. Bu süreyi Nevşin Mengü koşmak, öbürleri de Roma’yı dolaşmak için kullanıyor. İmamoğlu için de “heyetten ayrı kültürel-sosyal program organize ediliyor”, sonra otelde buluşulup havalimanına doğru yola çıkılıyor ve Türkiye’ye dönülüyor.
Program ikinci güne sarkıtılmasa ve otelde hiç kalınmadan dönülse de olacakmış; imza töreni ve görüşmelerin hepsi ilk günmüş zaten…
Erdoğan’ın uçağının masrafları
Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan da Ahmet Hakan gibi, İmamoğlu’nun Roma gezisini eleştirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezilerinde otel ve yemek paralarını gazetecilerin ödediğini kaydediyor. Sadece uçak parası ödemiyorlarmış.
Halbuki önemli olan gazetecilerin haber için yaptıkları gezilere kamu bütçesinden tek kuruş bile ödenmemesi. İmamoğlu’nun İBB bütçesinden gazetecileri Roma’ya götürmesi, seyahat, otel ve yemek harcamalarını ödetmesi ne kadar yanlışsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağına binen iktidar yanlısı gazetecilerin uçağın masraflarına katılmaması da en az o kadar gazeteciliğin mesleki kodlarına aykırı.
Düşünün ki, Erdoğan öncesinde Cumhurbaşkanı uçağının masrafları hesaplanır, gazetecilere bölüştürüp ödemeleri istenirdi. ABD’de, Avrupa ülkelerinde hâlâ da öyle. Başkan Biden’ın gezisine katılan gazetecilerin seyahat, haberleşme ve otel masrafları, bu işle ilgili bir şirket tarafından fatura ediliyor. Hatta bazen medya kuruluşlarından, kendilerinden fazla para alındığı yollu şikayetler bile geliyor. Gazetecilerin Başkan ile çıktıkları gezilerde para ödemedikleri tek şey, uçakta ikram edilen yemekler.
Zaten önemli olan o uçaklarda yapılan gazetecilik. Ahmet Hakan ve Hilal Kaplan gibi Erdoğan’ın uçağına binen yazarlar, keşke orada yapamadıkları gazeteciliği de anlatsa. Anlatamazlar, çünkü orada istedikleri soruları soramadıkları gibi deşifre edilip ellerine tutulan metinleri yayımlıyorlar. Uçakta olup bitenlerle ilgili gözlemlerini bile kaleme alamıyorlar.
TRT Yönetim Kurulu üyesi gazeteci
Hilal Kaplan’ın İmamoğlu’nun Roma gezisine yönelik eleştiri yazısına “Roma’dan sevgilerimizle ve vergilerimizle” başlığı atarak, “Emimin Ekrem İmamoğlu tarafından Roma’ya götürülen acar gazetecilerden biri, bütün maliyeti hesaplayacaktır. Böylece biz de kaç emekli maaşının İBB tarafından yandaşlarına saçıldığını öğreneceğiz” demesi son derece haklı.
Ancak Hilal Kaplan bunu söylerken kendisine de bakması gerek. Çünkü Sabah gazetesi yazarı olmasına rağmen kendisi aynı zamanda TRT Yönetim Kurulu üyesi. Bir gazeteci olarak devletin elemanı konumuna giriyor ve kamu bütçesinden gelir elde ediyor. Bu da gazetecilik ile bağdaşacak bir tutum değil. Bu ülkede vergilerin yerli yerinde harcanmasına değer veren bir gazeteci kamu kaynaklarını ek gelir kapısı olarak görmemeli.
Meslek örgütleri neden hâlâ tribünde?
Kısacası, gazetecilikte tutarlılık çok önemlidir; etik ilkeleri duruma ve kişiye göre farklı algılamamalı, farklı savunmamalıyız. Erdoğan’ın, İmamoğlu’nun ya da başkalarının uçağına davetli olarak binilmesini partiler ve kişiler değil, etik ilkeler üzerinden tartışmalıyız.
Etik açıdan yanlış olan sadece İmamoğlu’nun Roma’ya 37 gazeteciyi davetli götürmesi ve tüm harcamaları İBB bütçesinden karşılaması değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devletin uçağıyla iktidar yanlısı gazetecileri onurlandırması ve hatta bakanlıkların, şirketlerin, partilerin, siyasilerin, kuruluşların gazetecileri davetli gezilere götürmesi, onlara ısmarlama tanıtım “haber”leri yazdırması da gazeteciliğin ruhuna aykırıdır.
Çünkü gazetecilerin haber kaynağı durumundaki kişi ve kurumlarla maddi çıkar ilişkisi kurmaları haberciliğe olumsuz yansır; bağımsızlığı zedeler. Gazetecilerin ve medya kuruluşlarının okuru ve izleyicisiyle güven ilişkisi sarsılır. O nedenle gazetecilerin gezi masraflarını kurumları karşılamalı.
Benim asıl anlamadığım, gazetecilik meslek örgütlerinin bu tartışmalara hiç girmemeleri, uzaktan seyretmekle yetinmeleri… Meslek örgütü yöneticilerinin tribündeki localarından inmelerinin vakti gelmedi mi?