İstanbul’un güzel semtlerinden, Şişli. Şişli’de bir güvercin uçuverir ansızın yücelerden. Ocak ayının getirmesi gereken o emsalsiz saf bir kar zerresi misali. Beyaz mı, beyaz. Kanatları kocaman, her iyiliği kucaklarcasına.
Ve derinlerden birileri, hâlâ paylaşılamayan türküyü mırıldar, sesler, gözyaşları ile yükseliverir.
Neler görmüştür, neler İstanbul ama bu kadar insansılarını belki de az görmüştür.
Çünkü bütün insansıları, kotarıp da “insanım” diye dolaşabilmek, meseledir. Haysiyet sahibi insanların, bir durup düşüneceği ince meseleler.
Bugün yine yeni bir anma. Bir yok edilişe, kimimizin gözyaşları ile şahitliği.
Bir şeyden öte doğruyu, iyiliği ortaya koyan insan yok ediliyor bu iki şekilde olur. Ya öldürerek fiziken, ya öldürmeden öldürerek. Yani yok sayarak.
Çalışırken ya da çalıştırılmayarak katledilenleri de içine alan bir sarmal bütüne baktığınızda. Düşünsenize bir insanın varlığını yok sayıyor, bir daha yaşamasına dair, yapacakları, söyleyecekleri ne varsa kendi iradenizle yok ediyorsunuz. Ne büyük insanlık suçu.
Bu bir insan mıdır? Elbette değildir.
Bugün o güzel yürekli insan, güzel gülümseyen meslektaşımız, gazeteci Hrant Dink’in anması ardından komşuları ile anma…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.