Haberlerde, dergilerde ya da Linkedin akışında sürekli gördüğümüz, belki dikkate almadığımız, belki de herkesin bildiğini düşündüğümüz ama yanıldığımız COP27 Zirvesi’nden, zirvenin Su Yönetimi ile ilişkisinden bahsetmek istiyorum. Peki nedir COP27? 27’nin anlamı nedir? Bizi neden ilgilendiriyor?
COP (Conference of the Parties) Taraflar Konferansı; iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel hedefleri müzakere etmek, ülkelerin bu hedeflere katkıda bulunma planlarını sunmak ve ilerlemelerini raporlamak için dünyadaki hemen hemen her ülkeden delegelerin gerçekleştirdiği geleceğin konuşulduğu bir toplantıdır. Bu toplantı, aksi bir durum olmadıkça her yıl başka bir ülkede gerçekleşir. Geleceği korumaya yönelik yapılan toplantının 27.si bu yıl da Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşti.
Burada doğal süreçlerle iklimimizin sadece 1,5oC değişmesiyle global ölçekteki yaşanabilecek felaketlerin önüne geçilmesi için verilmesi gereken mücadele ve hedefler konuşuldu. Konu detayını ya da olabilecekleri bilmeyenler için dünyanın 1,5o derece ısınmasında ne zararı olur, dediğini tahmin edebiliyoruz. Burada 1,5oC ısınmadan bahsederken şuna da dikkat edilmesi gerekir: Gezegenimizdeki her nokta esasında tam olarak 1,5oC ısınmayla sınırlı kalmayacak. Bazı noktalarda 2-3◦ C’ye varan ısınmalar görülebilecek. Buna izin vermenin bedeli ise çok ağır… Bitki örtüsünün %8 oranında, böceklerin %6 oranında negatif etkilenmesi, 2100 yılına kadar buzulların erimesiyle su seviyesinin yükselmesi ve 46 milyon insanı ve diğer canlıları etkilemesi, çölleşmenin artması, kasırgalar gibi dünya üzerinde dönüşü olmayan yıkımlar…
Peki, olası yıkımların önüne geçmek için COP27 toplantısının sonucunda gerçekleşmesi gereken hedeflerin içinde yer alan ‘Su Yönetimi’ başlığının gereklilikleri neler?
COP27’nin uyum hedefleri nelerdir?
COP27 toplantı ajandasına bakıldığında; su ve doğa, kıyı ve okyanuslar, insan yerleşimleri, gıda ve tarım, altyapı alanlarında planlama ve bu belirtilen konu başlıklarının finansal çözümlemeleri gibi konular var…
Örneğin, “Su ve Doğa” olaylarının 5 hedefi bulunmakta:
45 milyon hektarlık karalar ve iç su alanlarını korumak ve bunun 2 milyar hektarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak.
2025’e kadar ormansızlaştırmaya neden olacak projeleri çıkarmak ve bunun yerine doğa temelli çözümlere yatırım fırsatlarını sağlamak.
Su sistemlerinin sızıntı, kayıp kaçaklardan kaynaklı kaybını azaltmak; bunun yerine akıllı, verimli ve sağlam sistemleri tercih etmek.
Sıfır atıksu deşarjı ile doğal sulak filtrasyonlarına ve suyun yeniden kazanılıp kullanımına teşvik etmek.
Sürdürülebilir sulama sistemleri ile dünyanın ekili alanlarının beşte birinde yer almak.
“Gıda ve Tarım” başlığına bakacak olursak; iklime dayanıklı, sürdürülebilir tarımla %17 verimliliği artırmak en göze çarpan başlık… “İnsani yerleşim“ hedeflerini incelediğimizde ise; 1 milyar insanın yaşayabileceği daha iyi tasarımda olanaklar sağlanması, akıllı ve erken uyarı sistemlerinin 3 milyar insana erişmesi, atıkların ikinci kaynak olarak kullanılması, dayanıklı altyapı sistemlerinin oluşturulması dikkati çekmekte. Peki COP27 toplantısı sonucunda hangi kararlar alındı? Bu hedeflere destek verecek olan katkı başlıklarında neler var?
COP27 toplantısı kararları
İklim değişikliği sebebiyle meydana gelen kayıp ve zararların kimler tarafından karşılanacağı konusu COP gündeminden düşmeyen, uzun zamandır mücadele verilen bir başlıktı. COP27’de iklimden kaynaklanan aşırı hava koşulları veya yükselen deniz seviyeleri gibi etkilerden kaynaklanan ek maliyet ve zarar anlamında gelen kayıp ve zararlar için artık fon oluşturulabilecek. Bu fon ile iklim krizinden etkilenen yoksul ülkelere maddi destek imkanı sunulacak. Buradaki en büyük soru işareti ise kimin ne kadar katkı yapacağı. Sanıyorum, COP28 yılının en önemli konu başlığı bu olacak. Bana kalırsa iklimi en çok zedeleyen, en çok katkıyı sağlamalı. İlk akla gelen ülkeler arasında üretimi ve ekonomiyi domine eden ikili olan Amerika ve Çin geliyor.
İkinci gündem konusu ise, fosil yakıtların kullanımının sınırlandırılmasıydı. Bu konuda herhangi bir kısıtlama ya da yaptırım çıktısı oluşmadı. Yeşil Dünya için elektrik, hidrojen ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları konuşulurken, petrol üreten ülkelerin bu kararın çıkmamasındaki sessizliği ise büyük soru işareti. Genel bir fikir vermemiz gerekirse en çok karbon salımı yapan ülkeler: Şu an dünyada toplam miktar olarak yılda 11.535 megaton karbondioksit salımıyla Çin başı çekiyot. Çin’i ise yaklaşık 5.100 megatonla Amerika Birleşik Devletleri takip ediyor. Katar ise kişi başına yıllık karbon salım miktarı 37.29 ton ile zirvede. Türkiye ise 4.61 tonla 16. sırada yer alıyor.
Kararlar, zararlar, olası yaptırımlar konuşulurken Türkiye’nin iklim için katkısı ne olacak?
İklim Şurası Kararları
25 Şubat 2022 İklim Şurası kararları 217 madde ile alınmış durumda. Sera Gaz Azaltımı komisyonu özellikle belirli konu başlıklarında yapılacaklar listesi hazırlamış.Bunlar; enerji, ulaştırma, sanayi, tarım ve binalar. Yenilenebilir enerji kaynaklarının en üst seviyede kullanılması, emisyon azaltıcı alternatif yakıtların tercih edilmesi, yeşil hidrojen teknolojisine geçiş, ısıtma ve soğutmada emisyon azaltımı için pompa sistemlerinin geliştirilmesi, akıllı ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi, tüm altyapı sistemlerinin enerji verimliliği odaklı olacak şekilde güncellenmesi, binaların enerji ihtiyacının neredeyse sıfır enerjili bina altyapısına evrilmesi, yağmur suyu kullanımının ve su geri kazanımının yapılması, sürdürülebilir tarım için yenilenebilir enerjilerin kullanılması gibi konular da bu başlıkların içerisinde yer alıyor.
Ulusal Katkı Beyanımız
Hazır İklim Şurası Kararları cebimizde dururken, COP27 kararlarında ismi henüz yeni değişen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’mızın açıklamasıyla ülkemizin kendine pay aldığı nokta, azaltım hedefini güncellemesi oldu. Paris Anlaşması çerçevesinde iklim değişikliğiyle mücadeleyi ve uyumu, ülkelerimizdeki yeşil dönüşümü sağlamak adına 2030 yılı için %21 olarak açıklanan artıştan azaltım hedefi yeni Ulusal Katkı Beyanı çerçevesinde %41’e yükseltildi.
Ben bu satırları yazarken, ya da sizler pompa sektörüne hakim biriyseniz, su ve enerji verimliliği, atıklar, binalar konu başlıklarını görünce pompa sektörünün ne kadar da iklime ve geleceğe dokunduğunu fark edebilirsiniz.
COP27 ve Wilo Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Çalışmaları
Wilo; bina sistemleri, su yönetimi ve endüstriyel uygulamalarda suya yön veren pompa sistemleri üreten bir firmadır. Sadece taşıdığı suyun her damlasına değil, geleceğe de yön vermeye değer verdiğinden uzun zaman önce aldığı “Sürdürülebilirlik Hedefleri” bulunmaktadır. Wilo’nun su, malzeme, atık, enerji ve emisyonlar çalışanlar ve toplum başlıkları adı altında 2025 yılına kadar belirlediği sürdürülebilirlik hedefleri bulunuyor. Hedefleri incelediğimizde; Paris İklim Anlaşması, İklim Şurası, COP hedefleri ile örtüştüğünü görebilirsiniz. Suyun her damlasına önem veren su yönetiminde ki hedeflerimiz incelediğinizde ise el birliğiyle inşa ettiğimiz gelecek için umut vaad etmekte; 100 milyon insan için temiz suya daha iyi erişim sağlanmasını kolaylaştırmak, CO2 emisyonlarını 50 milyon ton düşürmek, hammadde tüketimini 250 ton azaltmak, geri dönüşüm oranını %90 oranında artırmak, Wilo’nun kendi tesislerinde içme suyu tüketimini %20 azaltmak…
Enerji ve emisyon konusunda ise, yüksek verimli pompalarımızdan faydalanmak suretiyle yılda en az 1,8 TWh enerji tasarrufu eldesi, enerji çözümleri projelerimizin sayısını yılda en az 10.000’e çıkarmak, verimsiz pompaların yerine sistematik olarak daha verimli olanları koymak, 2025 yılına kadar kendi tesislerimizdeki üretim faaliyetlerini iklim zararsız hale getirmeye çalışmak yer almaktadır.
Bu hedefler çerçevesinde dünya fosil yakıtların kullanımından vazgeçmeyi halen düşünürken, Wilo genel merkezi vizyoner bir yaklaşımla “yeşil enerji” diye ifade edilen hidrojenden de yararlanıyor. Gelecekteki acil güç ihtiyacı için fotovoltaik ve yeşil hidrojen ile çözüm sağlamayı umuyor. Bu şekilde modüler sistemin, tamamen yenilenebilir enerjilerden olmak üzere yılda 10 tona kadar yeşil hidrojen üretmesi bekleniyor. Bu elektrolizde yaklaşık 230 KW ve entegre yakıt hücresinde 76,6 KW kapasiteye karşılık gelmektedir. Bir pilot tesis olarak inşaa edilen H2 Santrali acil durum için güç kaynağı veya şebeke yedeği olarak hizmet verecek. Öte yandan, Wilo Türkiye’de Sürdürülebilirlik Yaklaşımı’na son süratle biri “Etki Sensin” projesi ile tüketim davranışlarını geliştiren iyileştiren dijital çözüm iken diğeri ise kendi üretim tesisini revizyonu ile cevap vermekte.
BlueDrop projesiyle de; Wilo Türkiye tesisinde güneş ve rüzgâr enerjisiyle üretilen yenilenebilir enerjiyle çalışan Wilo ACTUN OPTI MS’nin taşıdığı kuyu sularının, Wilo Hindistan iş birliğiyle inşa edilecek filtrasyon sistemi ile filtrelenerek tesisin ihtiyaç duyduğu içme ve kullanma suyunu minimum karbon emisyonuyla sağlayacak. Üstelik bunu yine Wilo şirketi olan ABIONIK iş birliğiyle kurulacak gri su arıtma sistemiyle de su geri kazanım döngüsünün sağlanacağı, öz kaynaklarını kullanarak tüketim kaynaklarını en aza indireceği ve çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunacağı kesin. İçme suyunda pet şişe kullanımını bırakıp cam bardak ve matara kullanımı ile de sürdürülebilirlik kapsamındaki sorumlu tüketim ve üretim yaklaşımına destek veriyoruz.
Sadece üretim tesislerini geleceğe hazırlaması ve toplum bilinçlendirmesiyle değil, aynı zamanda da üretim alanları ve ürünleri ile de geleceğin iklim yaralarını sarıyor.
Wilo olarak, ürün anlamında hedef uyumlu anlamında sunuyoruz?
COP27 başlıklarında; akıllı ürünler, dijitalleşme, enerji verimliliği, su yönetimi segmenti özelinde Wilo; geliştirdiği yenilikçi, dijital, çözüm odaklı birçok ürüne sahip durumda. Bunlardan bir tanesi sorumluluğunu gururla taşıdığım Rexa SOLID-Q Nexos Intelligence. Bu ürünün en önemli özelliklerinden bahsetmek gerekirse; ilk olarak kontrol panosuna ihtiyaç duymadan dört pompayı kontrol edebilen çalışma imkanı sunabilmesidir. Aralarından ana pompa olarak seçilen bir pompanın diğer üç pompayı yönetebilmesiyle sistemin kontrolü kolaylıkla sağlanabilir. Ana pompanın arızalanması ya da kapanması durumunda diğer üç pompadan biri sistemin kontrolünü otomatik olarak üstlenerek sorunsuz bir şekilde çalışmasını devam ettirebilir. Pompa ve frekans konvertörü arasında hızlı ve doğrudan bilgi alışverişi sağlaması, harici bulut çözümleri, harici sensörler ve merkezi PLC’lerden uzaktan izleme olanağı ve IE5 motoru kullanımıyla tesis işletmecisine uygulama alanında fark yaratmaktadır. Ethernet ara yüzünün yanı sıra kullandığı ara yüzü ile ortak bulut çözümlerine bağlantı yapılmasına izin vererek tüm işletim verilerine her an ve her yerden erişilmesini mümkün kılmaktadır. Bu erişimle PC internet tarayıcısını, mobil cihazları veya bir dokunmatik paneli kullanarak ister yerinde ister uzaktan, kolay ve güvenli bir şekilde sistemi çalıştırabilmektedir.
Nexos Intelligence sayesinde ”best practice” örneği seçilen bir projemizden bahsetmek isterim. Nexos Intelligence özellikleri kullanılarak Polonya’da Nexos yapay zeka ile ilk basınçlı drenaj sistemi kuruldu. Yazılımla birlikte 750 pompa istasyonundan 185’i akıllı ağa dijital olarak bağlandı. Sistemin pik yaptığı noktada ya da resmi tatillerin olduğu işletmecinin sahada bulunamadığı durumlarda uzaktan kontrolü sağlanabildi. Bu sayede bakım masrafları düşerken, %30’a varan enerji tasarrufu sağlayan akıllı ağ bağlantıları sayesinde tüm sistem için günlük, aylık veya yıllık istatistikler de sağlanabilecek hale geldi.
Sonuç olarak, iklim krizi biz yaşadığımız sürece ve gelecek nesillerimize ömürleri boyunca eşlik edecek. Hem bireysel hem de geleceğe değer veren firmalar, kurumlar olarak elimizden geleni yapmalıyız. Wilo olarak; Yeşil Hidrojen, Blue Drop, Etki Sensin gibi projelerimiz, Rexa Solid Q, Nexos Intelligence yapay zeka sistemi, dünyanın ilk akıllı sirkülasyon pompası Stratos Maxo gibi akıllı ürünlerle yeniliğe öncülük eden, dijital ve geleceği iyiye şekillendiren bir çok ürünümüz ve hizmetimiz var.
İlerleyen dönemlerde iklim ve sürdürürebilirlik odaklı tamamıyla uzaktan kontrol edilebilen altyapı sistemleriyle; belediyeler, kurumlar, endüstriler yeni yatırımlarında akıllı sistemlere entegre olacak binalar, sadece bir tek yeşil buton teknolojisiyle kolaylıkla yönetilebilecek. Biz Wilo olarak bunu biliyor, ve projelerimizde yaşatıyoruz!
Habere ait etiket tanımlanmamış.